23 Temmuz 2010 Cuma

göz-lük

benim maddelerden biriydi
12 senedir yenilenmeyen gözlüğüm ve çerçevesi yenilecekti hani.
hah işte, onu bi halledeyim bari dedim.
tee zamanından bildiğim kadarıyla da zaten ssk bir miktar karşılıyor bu numaralı cam ve çerçeve ücretini.
e ben de 12 senedir talepkar olmamışım.
bana verecek bi parası vardır dedim.
en ucuzundan bi çerçeve ile cam alayım da, hem yedek olsun, hem de artık yosun bağlayan, kenarında köşesinde canlı organizmalar oluşan tarihi çerçevem değişsin dedim.

doktor reçete yazsın diye 29 lira ödedim.
yazığı reçeteyi gözlükçüye götürdüm.
ve öğrendim!
benim tanesi 150 lira olan gözlük camlarım için toplam 20 lira,
çerçeve alabilmem için de 30 lira civarında bir "destek çıkıyormuş" devletim bana!
şişe dibi camlarım inceltilmiş olunca ikisi 300 lira tutuyor.
mecburen de iki tane almam lazım, bi düşündüm tek cam işime yarar mı diye
pek randuman alacakmışım gibi gelmedi.
göz dediğin de kanaatkar değil ki anacım şunu dönüşümlü kullansınlar, bi biri - bi biri.

%40 inceltilmiş cam bu bahsettiğim.
varsın şişe dibi olsun dedim.
neticede sel kişisi beni her halimle beğenmiyor mu?
şişe diplerini takınca aile saadetim mi bozulacak?
nedir yani!
sordum:
%30 inceltilmiş olursa tanesi 75 liraymış.
eder çift cam 150.
inceltme yüzdesi ile ücret arasındaki ters orantı beni bi umutlandırdı:
len %10 inceltilmiş olsa denk gelir miyiz ki diye düşündüm ama
gözlükçü "bu numaralarda inceltilmemiş bulunmuyor" dedi bana.
sensin kör! diyecektim, nezaket bende kalsın diye sustum.

yani,
en az 150 lira tutacak olan camlarım için devlet bana 20 lira veriyor.
çerçeve için verdiği 30 liraya da sanırım bir gözlükçüden çerçeve bulamıyorum. zira sorduğum yerde en ucuz 100 dediler.
babam "ulusta, yakın gözlükleri 5-10 liraya satıyorlar, alalım onlardan, ona cam taktırırız, çerçeveden kurtulursun" dedi, çok mantıklı geldi.
evet 5-10 liraya pazardan çerçeve alabilirim.
neticede camı tutacak bişey işte, tutsun yeter.
devletin 30 lirası da kendine kalır hem.
de,
miyoplar için cam satan bi pazar bilen var mı yahu!

püüff..

14 Temmuz 2010 Çarşamba

bence normal.

ne olmuş yani.
çok mu tuhaf.
hem temizlenmiş olsun, hem canlı olsun isteyemez miyiz?

hem tok duralım, hem kilo verelim,
hem kıçımızı kaldırmayalım, hem spor yapmış gibi olalım,
hem çalışmayalım hem zengin olalım,
hem zahmetsiz olsun hem az bulunsun,
hem zeki olsun hem anlamasın,
hem çabuk olsun, hem beklediğimize değsin istemiyor muyuz?
şarkısı bile vardı hani:
"sevgilimden ayrılmadan hergün yeni aşk yaşasam!"
bu durumda
hem canlı olsun, hem temizlenmiş olsun isteyebiliriz.
ben isterim yani.
sizi bilmem.
imza:
yurdumsaklambacı

13 Temmuz 2010 Salı

liste vardı ya...

hani şunları şunları yapacam diye kendimi gaza getirmek için hazırladığım liste...
hala tamamlanmadı 8(

anladım ben liste ile çözüm yolu buraya kadarmış.
yapılan o 3-5 iş yanıma kar kaldı tabi.
evet belki balkon yine kirli ama, en azından perdeler, "en azından" 1 sene daha çıkmaz yerinden 8)
şimdiki fikrim ecemin bahsettiği gibi bir yapılacaklar kavanozu.
3-5 işi de kavanozdan halletsem ne ala.

listede yazılı olup da üstü karalanan son şey "araba alınacak" maddesi olmuştu.
aradığımız özelliklerdeki ve fiyat aralığındaki bir arabayı karadeniz ereğliden bulup, gidip oradan almıştık.
gitmesi alması sorun değildi de,
ruhsat ve plaka değiştirme işleri beni cinnetin sınırında tuttu.
esas onu not etmeliymişim listeye!
evet çok kolay sinirleniyorum.
yani "kolay" diyorlar.
ama iki gün üstüste izin almam gerekip, sonunda "yarın gene gelin" lafını duyunca
ki bunu duymak için de onlarca adam ile temas halinde, yüz derece sıcaklıktaki, oksijensiz bir alanda saatler harcamış olunca, ayarım bozuluyor benim.
neyse.
ben tekrar gitmeyi kesinlikle reddettiğim için
sel halletti ertesi günkü işi.
plakayı damgalayan polisin müstehzi gülümsemesini saymazsak pek canı sıkılmamış.
(polis de haklı bir yerde. zira plaka tastamam kadın plakası. bir makyaj malzemesi adı 8))
onun "boyundaki" bir "adam"ın o keşmekeşte bulunması ile benim "boyumdaki" bir "kadın"ın o keşmekeşte bulunması arasındaki farkı da kendisine ilettim ki anlayış göstersin.

yani diyeceğim o ki,
liste bayatladı sanırım.
bir dahaki girişimde bir "son kullanma tarihi" eklemem gerektiğini anladım böylece.

6 Temmuz 2010 Salı

düşünceler

böyle uzun uzun, hani kısayken bile uzun görünen biçimli tırnaklar vardır ya, keşke onlardan olsaydı bende de istedim.
çünkü o zaman "yersem şimdi güdük güdük ne biçim iğrenç durur, oje moje de yakışmaz" diye düşünmeden, rahat rahat kemirebilirdim uzattığım tırnaklarımı 8)
evet, gerekçem biraz tuhaf ama gerçekten sırf bu yüzden istedim biçimli uzun tırnaklarım olmasını
tırnak yemek için 8)
rahatça kemirebileceğim 5 çift tırnak ile,
evde, turuncu kanepenin üzerinde,
yanımdaki sehpada çay kahve ile,
üzerimde de bi şort ve penye,
afedersiniz südyen müdyen de fora vaziyette,
öyle rahaaaaat rahaat oturup kitap okumak istedim.
şu an, şu yukarda tarif ettiğim an ve mekana beni ışınlayabilecek bir teknoloji için mal varlığımı (ki farkındayım pek cüzi bişey, ama çok veren maldan, az veren candan derler) vermeye hazırım.
ve bu sebeple
tabii ki
üüüffffff durumundayım.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

adaptasyon başarıyla gerçekleşti!

çok afedersiniz ama komik bir milletiz.
en azından "komik olabilen" diyeyim.
katılımcısı olamadığımız dünya kupası başlayana kadar çoğumuzun haberinin olmadığı, adını duysak yeni bir cins sokucu böcük sanabileceğimiz vuvuzela zamazingosuna hemencecik ısındık.
böylece, haberlere ve yorumlara bakarsak eğer, milletçe tiksindiğimiz bir şeye ısınmış olduk.
tribünlerimizde ilk vuvuzela kavgası yaşanmış, şükürler olsun.
öncesinde, vuvuzela yüzünden kıçına terlik yiyen epeyce çocuk olmuştur zannımca ama (marketlerde 3-5 parça bilmemne marka bişey alana vuvuzela verildiğine rastladım zira) içine polis karıştıran ilk olay demek ki bu:
beylikbağı spor klübünce organize edilen geleneksel futbol turnuvasında, hisarcıklıspor ile girbay sürücü kursu takımları arasındaki maçın 75. dakikasında, haberde hangi takımın taraftarı olduğu belirtilmeyen iki taraftar vuvuzela öttürmüş. (haber çaldı diyor ama çalmaktan ziyade öttürülen bişey olduğunu düşündüğüm için böyle söylemeyi uygun buldum) sesten rahatsız olan bazı taraftarlar ise (yine hangi takım olduğu yazmıyor. bence aynı takım taraftarları olması da kuvvetle muhtemel) gençleri uyarmış. öttürmeye doyulamadığı söylenen bu illet boru hakikaten pek zevkli bir tezahürat aracı olmalı ki, gençler ısrar edince tartışma çıkmış. tartışmanın büyümesi üzerine diyor haber, ne şekilde büyüdü, o vuvuzela'lar kaç kişinin kafasına indi, kimlerin kulağına inatla öttürüldü, zor kullanılarak ellerinden vuvuzellaları alınan gençlere ve o vuvuzela'lara ne yapıldı bilemiyorum ama sonuçta "tartışmanın büyümesi üzerine" başlayan kavga tribünden sahaya taşmış. garibim futbolcular kavgayı ayırmaya çalıştılarsa da başarılı olamamışlar ve olay polisin biber gazı sıkmasıyla sonuçlanmış.
allah aşkına bi söyleyin ya,
beylikbağısporklübü
hisarcıklıspor
girbaysürücükursutakımı
vuvuzela
polis
bibergazı
tüm bunları aynı haberde okuma eğlenceli değil mi?
8)