16 Temmuz 2009 Perşembe

günün içinden

koyu renk giyindim, havadan mıdır nedir.
ankara tuhaf biçimde gün boyu yağmurlu, temmuz ortasında!
aslında seviyorum çok hoşuma gidiyor ıslanmak, her yerin parlak yeşil, havanın da gri olduğunu görmek.
çimenler kıpır kıpır. düşen damlalarla birlikte bir çimen, bi yaprak, bi ot kıpırdaşıp duruyor. her damlada farklı bir çimen oynuyor.
böyle canlı bişey gibi kıpır kıpır yerler. güzel.
öğlen kitap okumaya gittim, tenha bir mekana.
kuşlar için su havuzu var. böyle bebe küveti büyüklüğünde toprağa gömülü bişey düşünün. kuşlar gelip su içip gidiyorlar.
bu gün güvercinlerin toplantısına denk geldi sanırım. oturduğum yerden 1 metre ilerde 32 tane güvercin saydım.
havuzun yanında, sağında solunda falan.
hem içiyorlar hem yıkanıyorlar.
seyretmek çok keyifliydi.
şirkete döndüm, bir arkadaşım uğradı.
5-10 dakika lafladık kapı önünde. iyi oldu, özlemiştim.
yağmur tekrar başladı.
sonra kısçe aradı.
kardişle yeni bir kriz yaşadıklarının haberini verdi.
barışmıştınız dedim.
o önceki tartışmaymış (dünkü)
daha barışıp barışmadıklarını öğrenemeden,
barışıp sonra tekrar küstüklerini öğrendim.
vaktiniz var mı, konuşmaya ihtiyacım var dedi.
vakitten bol ne var bende!
dertlendi biraz.
bahçede üstüme yağmur atıştırırken dinledim.
kardiş telefonu kapatmış, konuşmayacak anlaşılan.
kısçe tepkisinde haklı ama söylediği sözün kardişi full şarj edeceğini de biliyordu tabi.
ay ne diyim.
üf.
sürekli tuzlu yer fıstığı yiyorum. fazlası ne yapar?
yağmur atıştırmaya devam ediyor galiba, bi kahve alıp da dışarı çıkayım.
kardişi bi de ben mi arasam, belki açmıştır telefonu 8)
sıkılırsam gelirim yine, tasalanmayın.

(niye tasalanasınız dimi. biliyorum ama o sözcüğü kullanasım geldi)
8)