31 Mart 2009 Salı

huyum kurusun.

'huy' kuruyası bişey mi ki?
sanmam.
kurusa benimki kururdu.
ama yine de tekrarlamadan edemiyciiim:
huyum kurusun, söz dinlerim.
söz dinlemek kötü bişey değil tabi de,
bazen talebe cevap verecek durumda değilken bile söz dinlersen sonuç hüsran olabilir.
simurgum demiş ki bu ay bitmeden yazı yazılacak!
e ben şimdi bunu duyamazdan gelip kulağımın üstüne yatamam ki.
yazacak bişey olsa da olmasa da yazıcam, mecbur.

ama bahar gelmiş ha!
valla bak.
öğlen portakalı soydum, baş ucuma koydum.
cidden.
kitap okumaya gitmiştim.
oturdum çimen üstünde bi banka
karşımda güneş sıcak sıcak.
portakalı da soydum, tam baş ucuma olmasa da yamacıma koydum.
açtım kitabı.
hiç utanmadım çıkarttım topuklu ayakkabıları.
üstümde tiril bir bluz.
len bi de güneş gözlüğümü unutmasaymışım evde!
girdim başka bi aleme.
vallaha tirledim haaa!!
öyle sıcak.
ben diyim 1 saat kadar, sen de 1 saat kadar okudum.
sonra duyduk zilin sesini kalktık geldik.
ay akşam olsun mu yaaa...
eve gidelim.
çerçey kızım da evde zaten 8))
yaaa yaaa..
annemler hafta sonu antalyaya gitti.
babamın antalyası gelmişti feci şekilde
seçime kadar zor durdu.
sabah erkenden koşup oy kullanıp, erkenden fırladılar antalya yollarına.
hoş, kullandıkları oy da bi halta yaramadı, bekledikleriyle kaldılar ya, neyse.
çerçey gidecek mi kalacak mı diye konu oldu.
herkes çerçey'i kendisi istemesine rağmen, centilmen bir tutum içersinde birbirine ikram etti.
ben:
yaaaniii... götürün isterseniz, burda gündüzleri yalnız kalacak amaaa... derken, onlar:
yolda huzursuz oluyor, bırakalım istersen amaaaa orda da hep balkona çıkıyor kızım... diyerek çift taraflı fikir beyan ettik. (düşük cümle oldu bu, düzeltemiycem, ana fikir ortada zaten)
sonuçta çerçey bizde kaldı 8)))
pazar annemleri yolcu ettikten sonra çerçeyi alıp geldik.
mutluyuz.
gece aynı yatakta yatmaktan,
uyanıp uyanıp kafasını öpmekten
akşam tv karşısında kucak kucağa oturmaktan,
sel ile "çerçeye kim masaj yapacak" tartışması yapmaktan mutluyum.
o yüzden çıkayım da eve gideyim istiyorum.
ay evde yemek de yok 8(
ne yesek ki?

ipe sapa gelmez mevzular üzerinde oluşturduğum bu ana fikirsiz fuzuli yazıyı burada keserken hepinizi can-ı gönülden tebrik ederim okuma azminizden dolayı.
bi de yüzsüzlük demezseniz bir sorum olacak:
eli kulağında deyiminin çıkış noktası hakkında "müezzinlerin ezan okurken elini kulağına götürmesinden çıkmıştır" dışında bir bilgisi olan var mı?
bu ezan-müezzin yakıştırması ikna etmedi beni nedense.
gittim.