28 Temmuz 2009 Salı

bölüm 1

yani nikah öncesi kısım.

zaten uyuyamadım geceden.
cuma akşamı annemlerdeydik.
yemek, sonrası biraz rakı falan... babam, kardeş ve sel balkonda muhabbete verdiler kendilerini. babam ve sel başlamıştı, üstüne kardeş geldi, katmerlendi. kardeşin evde son bekar akşamıydı. sohbet güzeldi, zaman özeldi. bitiremedik.
eve dönüp yattığımızda saat 2'yi geçiyordu.
5 civarı uyandım. sonra uyuyamadım. 6'yı geçerken biraz dalmış olmalıyım ama saat 7'de çalınca uyanıp kalktım. kalktık. gün bu gün!
kahvaltı için annemlere gittim.
kardiş evden çıkmak üzereydi.
bi sürü iş saydı: gidip bizim dj kuzen alınacak, onunla beraber başka bir adrese gidilip müzik sistemi için gerekli bir alet alınacak, sonra düğün mekanına, orda son kontroller, sonra berbere gidip saç kestirecek vs...
çıktı evden.
bir süre sonra babamın telefon çaldı.
kardeş!
evin 3 adım ötesinde kalmış arabayla.
gülsün mü ağlasın mı bilemiyor, araba durmuş, ve çalışmıyor.
babam gitti yanına.
servis arandı, çekici çağrıldı, daha 3-4 gün önce bakımdan çıkan, ve bin liranın üstünde para yiyen araba, çekici tepesinde servise çekildi, damatla beraber!
kardeşin yapması gereken işler karka'ya devroldu, çocuk tam anlamıyla kardeşi yedekledi, bütün işleri halletti.

biz?
biz kahvaltıdan sonra oturduk, gerindik, lafladık falan.
sonra aynaya baktık ki, saçlarımız var!
üstelik gayetle paçoz halde.
yani:
kuaföre koşmalı tabi.
tabi tabi.
ben, annem, fundam ve istanbul'dan gelen bir ahbabımız, beraber kuaföre yollandık.
kuaför yakın, arabayla 5 dakika.
da,
araba nerde -->aşağıda
arabanın anahtarı nerde --> arabası bozulunca, ihtiyaç olur diye kardişe verdiydim.
kardiş nerde --> dağa kaçt....ee yok, servise kaçtı
yedek anahtar --> sorun yok, annemlerde.

aldım yedek anahtarı, indik aşağı, bastım düğmesine.
tık yok.
bi daha, bi daha, bi daha....
len açıl.. uzun tırnaklarımı saplayıp duruyorum anahtarın üstündeki açık kilit resmine.ı-ıh. pili bitik, bişeyi mi bozuk bilmem açmıyor arabayı.
e uzaktan açmazsa yakından açar diyerek ben anahtarı kilide sokayım ki....
evet açtı açmasına da, bir cayırtı, bir gürültü anlatamam.
gerizekalı arabam aha da beni kaçırıyorlar diye düşünmüş olacak var gücüyle bağırıyor.
allahım susturmak mümkün değil.
hiçbir düğme çalışmıyor
aç kapa işe yaramıyor
viyuv viyuv viyuv..
ciyuv ciyuv ciyuv..
dit dit dit
dot dot dot
dat dat daaaat..
ciyuuuvv daatt
viyyuu diitt...
çıkartabileceği bütün, ama bütün sesleri en yüksek tondan çıkartıyor araba, mahalle ayağa kalkacak, cümle canlı bünyeler cama balkona üşüşecek, arabanın yanında çırpınan bi salak saklambaç görecekler.
sel'i aradım, çaresizim.
ciyuuuuv ciyuuuvv.. seeeelll, bu öttü, susmuyor ben ne yapayım, daaaattt daaaattt...
sel ne yapsın uzaktan!
"seeel.. bişey yap, sustur şunu, valla deliricem, anahtar bul, telefona tut, düğmeye bas, telefonu arabaya tutacam...." (söylemiştim, çaresizim 8))

of, anlatırken sinir oldum.
nasıl oldu bilmem ama sustu bi süre sonra (bana saatler gelen dakikalar sonra, ki bu süre içinde ben kapıyı onlarca kez açtım kapadım, öten arabaya binip çalıştırdım, üstüne kornaya bastım... kilometrelerce uzaktan bile duyulabilecek şiddette çirkin sesler çıkartan arabayla resmen boğuştum) Duyulmadık tuhaflıkta çıkarttığı tüm sesler tükenmiş olmalıydı. sustu bi daha ötemez olasıca!
bindik arabaya, gittik kuaföre.

indik, kitledim. Ama gel bana sor nasıl elim titredi kitlerken.
geri geldiğimizde 500 kişiye rezil olmadan açabileyim diye dualarla bıraktık arabayı.

kuafördeyiz.
bizim ahbap fönlenecek, kolay.
fundamın uzun platin sarı postiş takılıp, biçimlendirilecek.
ben ne olacam emin değilim.
annemin kısa saçları ne olabilir, kuaför emin değil.

oldu.
hepimiz şahane olduk.
fundam en havalıydı galiba, adam iyi kotardı, allahı var.
gerçi benim dağınık, dalgalı, yarı toplu gibi, eski zaman saçlarına benzeyesi, ve asla bozulmaması gerektiğini ifade ettiğim saçlarım kuaförü biraz zorladı
-ah biraz daha uzun olsaydı, diyip durdu.
-valla 8-9 aydır kestirmiyorum ben, anca bu kusura bakmayın dedim.
kıvırdı, fönledi, tokaladı, spreyledi..
arkası kabarık, dalgalı, bukleli, dökümlü bişey çıkardı ortaya.
amaaa.. ne demişler, aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.
ben kalktım yerime annem oturdu!
en uzun tel 10 cm yok.
-nasıl yapalım?
-valla şöyle havalı, toplu, dalgalı bişey olsun. ha bi de hiç bozulmasın!
-ama çok kısa
-e o da sizin ustalığınız işte, neticede manava gitmedik, kuaföre geldik değil mi.
-kıvrılmaz ki, kısa...
-e eldeki malzeme bu, idare edeceksiniz valla.
neyse adamceğiz kastı mastı bişeyler yaptı. krepe mrepe dikledi saçı, biraz da biz müdahale ettik, tek tarafını iyice yapıştırıp, bir tarafı kabartıp falan modern bişey çıkarttı ortaya, ki kendi de şaşırmış olabilir 8)

yürüdük arabaya.
hadi bismillah!
çling..
aha! Yarabbim büyüksün!
açıldı araba tek seferde.
oh şükür. (insanın mutluluklarının düşebileceği seviye açısından ibret verici, değil mi)

yine annemlere. bizim yokluğumuzda şehir dışından yeni misafirler gelmiş.
biraz hal-hatır..
babam gelmiş, ondan havadis: serviste arabanın sorunu giderilmiş.
saat: 2'ye geliyor.
3'te düğünün yapılacağı yerde olmamız lazım. kısçe gelmemizi istedi, saçı ve makyajı orda yapılacak.
sonra da orda giyinip düğüne katılınılacak zaten.
yani 1 saat sonra evden çıkmamız gerek. geri dönüş yok.
ev kalabalık.
Makyaj da ciddi iş.
O sebeple,
annem ve ben bizim eve geldik. makyaja.
onu sür, bunu sür
farım az mı?
allık fazla mı?
bakayım senin aylaynır simli mi?
ay dur dur bak şundan var bende, sür..
kaş fırçası.....
ruj kalemi...
şu kirpiğim uzun kalmış, kes biraz..
derkeeeen
oooohhhhhh.......
biz miyiz aydaki 8))

saat 3'e gelmek üzere.
elbiseler, ayakkabılar, gereken tüm malzemeler alındı, sel bizi gölbaşına bıraktı.
gittiğimizde gelin makyajı başlamıştı.
saç sarılı, süsleniyordu kısçe.
gelin odasına eşyaları bıraktık, kuaför salonunda beklemeye başladık.
bu arada ben:
gösterişli bir makyaj, yapılı saçlar, kesik bir kot pantolon, turuncu penye straplez bluz, kırmızı benekli ayakkabı şeklinde bir uyum abidesiyim. altı kaval üstü şişhane!
uzatmayayım (farkındayım zaten yeteri kadar uzattım, da, zaten bunalan "eeehh" diyip gitmiştir, okumamıştır, şurda biz bizeyiz )
efendim, gelin saçı ve makyajı da tamamlandıktan sonra sıra gelin'in giyinmesine geldi elbet.
vallahi zor iş giyinmek.
erkek kısmı anlamayacaktır belki ama, o tarlatanı eteğin altına sokup bele oturtmak, üst parçayı -ki arkası korsajlıydı- kurdelelerini çekeleye çekeleye sıkıp, bele oturtmak, arkasını düzeltmeye çalışırken, eteğe basıp gerisin geri bozmamak zor iş.
kısçenin arkasında ben, annesi, annem, herkes bi ucundan bişey tutuyor, çekiyor 8))

ama oldu.
kısçe bir prenses!
Fekat sıkışmış bir prenses.
-ee.. ben tuvalete nasıl gidicem? 8))

kardiş de geldi o sıra.
aman da aman kuşak da bağlarmış.
papyon da takarmış.
ay ay ay maaşallah!
tam biz de artık giyinsek derkeeen.
tık tık..
oooo buyrun!
karka'lar grubu!
kardişin tam tekmil kankaları.
biri hep bildiğimiz karka.
biri onun kardeşi
biri istanbuldaki kanka ve de onun eşi.
daldı beyler odaya: giyineciz!
e iyi biz de giyineciz.
bu 3 koca adam kendilerine banyoyu uygun buldular, odayı bize bıraktılar.
annem, ben, kısçe'nin annesi, karka'nın eşi...
etekler, ayakkabılar, takılar, çantalar, şunlar bunlar ortada uçuyor.
-karkalarrr
-heee?
-haber vermeden çıkmayın banyodan sakın
-taaam
soyunduk, giyindik, rötuşlandık derken
hazırdık ama , yukarıya misafirler dolmaya başlamıştı, karşılayan kimse yok!
kardiş ve kısçe fotoğraf çekimine geçtikleri sıra, biz de salona doğru yollandık.
bizimkilerle de kapıda karşılaştık, fundam, annanem, babam, sel...

gelecek bölüm:
başlıyoruz..

gelicem 8)