22 Ekim 2009 Perşembe

şahsımdan güncel havadis

hastayım birazcık.
ama öyle saniyorum ki domuz gribi değilim.
ateşim yok zira.
üstelik kötüleşen değil, iyileşen bir seyir halindeyim.
dünden iyiyim.

ay dün gece ben bir hastaydım ama, yazık banaydı.
ayıptır söylemesi geceden aşırı bi mide bulantısıyla uyandım.
hayır yatarken de bişeyim yoktu ha!
sapasağlam yattım.
sonra gece bi uyandım, midem fena.
daha da ayıptır söylemesi (fakat yine de söylemekte bunca ısrar!) motor aksamımı da bozmuş muyum!
öööfff..
banyo ile yatak odası arası 2 metre yok ama ben banyodan çıkıp -ki kendisine tuvalet diye de hitap ediyoruz- yatak odasına gidemedim.
sanıyorum tansiyonum falan düştü, gözlerim karardı, ellerim uyuştu, oturdum antreye, yattım halıya.
sel kalkıp beni o halde görse kalbine iner yeminle.
2 dakika yattım, toparlandım da gidebildim yerime.
gittim gitmesine de fenayım.
1 saat geçti geçmedi yine kalktım.
bu sefer kusmaya.
len domuz gribi belirtisi olarak da şiddetli ishal, kusma, halsizlik demiyor muydu!
anam!!!!
tabi sel de kalktı.
eli ayağına dolaşmış biçimde ne yapayım diye koşturuyor.
nane limon kaynattı bana.
su ısıtıp termofora koydu, ayaklarım, karnım falan sıcak olsun diye.
ateşime baktı, su getirdi vs.
mırın kırın yattım.
sabah kalkamadım, öğlen gittim işe.
iş yeri doktoru çıkmış.
görünemedim.
ama göründüğüm kişilere sorarsan pek acıklı görünüyormuşum.
oda arkadaşım "ay yazık yavru kedi gibi bakıyorsun, böyle başını falan sevesim geldi" dedi.
merhamet uyandırdım. 8)
zehirlenmiş olabileceğim de düşünüldü bizzat kendim tarafından ama
zehirleyecek bişey yemedim ki.
bir gün önce yaptığım tek farklı şey, cart pembe oje alıp sürmekti.
pembe ayakkabılarımı ve pembe kedili tişortumu giyeyim diye düşünmüş, çingene pembesi oje almış, sürmüştüm.
len oje zehirler mi insanı?
yemeği desen evde yedik zaten.
kendi yaptığım yemekten zehirlensem, sel de aynı şeyi yedi.
yok yok o da değil.
oje daha mantıklı 8)

neyse uzatmıyım.
mırın kırın bitirdim günü de eve döndüm.
yine sel bakım ve rehabilitasyon merkezinin ilgi alakasından yararlandım.
sana çorba yapiym mi bile dedi.
yemedim! 8)

işin aslı ben İstanbulda üşüttüm galiba.
hafta sonu İstanbul'daydık biz.
sel, ben, kardiş, kısçe.
gidelim de azıcık gezip tozalım, müzedir, saraydır falan dolanalım demiştik.
iyi de olmuştu.
cumartesi bi sürü yer gezip, km.lerce de yol yürüyüp, taban patlatmış,
akşamına kadıköy çarşıda canlı müzikli balıkçılara oturup, yağmur altında biralarımızı yudumlamıştık.
pazar da dolmabahçe'ye giderken yağmur yiyinceee....
hiç hasta olmam ben diye övünen salak şahsım şifayı kapmışım anlaşılan 8)

işte böyleyken böyle canımdan çok olmamakla birlikte (dürüstüm de ha! canımdan çok desem inanacak mısınız hem?) içten, yürekten çook sevdiğim okur-yazar'larım.
benim şiddetli kusma-ishal-halsizlik şeklindeki domuz gribi alametlerim geçti, nezleye döndü.
habire burnum akıyo, yüz kere hapşırıyorum.
od ahalisi çok yaşaaa demekten bitap düştü
ben hapşırmaktan yoruldum (hapşIrmak mı, hapşUrmak mı. en iyisi aksırmak mı?)
elimin altında bi paket ıslak mendil,
mikropla savaşıyorum 8)
bu vesileyle uzaktan gülücük yollar,
sarılıp öpmeden gayet mikropsuz biçimde selamlarım.
8)