5 Şubat 2009 Perşembe

bi lavstori

boz'du adı.
yakın ilişki kurduğum ilk hayvan.
sevdiğimi bilen,
sevgisini aşırı gösteren,
kocaman bir sokak köpeği.
ama sanmayın işsiz güçsüz bir berduş.
devlet memuruydu o, ölene kadar hem de.

şehrin epey dışında bir sosyal tesiste oturuyoruz o zaman.
hayatımın 16 yılı geçti orada.
hala çok özlemle hatırlarım.

babamın iş yeri tesis içerisinde.
kocaman bir alan.
ufak bir bina çalıştıkları yer.
sorumluluğunda olan pek çok da ambar, depo vs.
girişinde bir bekçi kulübesi.

boz'u ve kardeşlerini bekçilerden biri bulmuş.
boz ve iki kız kardeşi.
nasıl ufaklar.
bebecikler.
bi şekilde anneleri ölmüş olmalıydı.
kış günü, nasıl olduysa gelip bekçi kulübesinin civarına sığınmışlar.
babam çok ilgilendi onlarla.
zaten ailecek çok hayvanseveriz ya,
babam ağır misafirlermiş gibi ilgilendi, ilgilendirdi onlarla.
ilk zamanlar sütler, ekmekler vs.
sonraki zamanlar kasap mamulleri
bebecikler büyümeye başladı.
nasıl güzeller, oyuncular ve belli ki çok da akılllılar.
biri-boz renkli olanı-erkek.
diğer ikisi siyah ve dişi.
alıştılar ya oraya, artık hep oradalar.
bekçilerden birkaçı sıcacık kalpli adamlar, oradalarken çocukları gibi bakıyorlar onlara.
birkaçı çok da hoşnut değil, eksta iş olarak görüyor onlarla ilgilenmeyi ama, görev kabul etmişler, yapıyorlar.
hafta sonları, hatta akşamları bazen, koşup gidiyoruz biz de oraya babamla.
sev sev, oyna oyna...
nasıl akıllılar, ilk kez bu kadar yakından haşır neşir oluyorum, hem şaşırıyor, hem bayılıyorum.
biraz büyüdüler, 3 koca köpek oldular.
hepsi birbirinden akıllı.
nasıl oldu, neden öyle gerekmişti tam hatırlamıyorum ama,
babam boz'un orada kalmasına,
kızların ise onlarla ilgilenen veteriner'in bulduğu ve tavsiye ettiği ailelere verilmesine karar verdi.
kızlar gitti.
kızlar gittiğinde boz büyüdü.
ben ilk kez yas tutan bi köpek gördüm.
henüz koca bi çocuktu ama, kardeşlerinden ayrılınca, büyüdü.
(babam sonradan çok üzüldü, pişman oldu aslında. kızları kısırlaştırabilirdik, üçüne de orada bakabilirdik, keşke vermeseydik diye)
neyse, dediğim gibi kızlar başka ailelere gitti, boz bekçi olarak işe girdi.
en iyi bekçim derdi babam ona, şu adamların hepsinden uyanık!

boz çok akıllı, çok ama çok sevgi dolu bir köpekti.
çok da saldırgan!
bu iki huyun aynı köpek bünyesinde birleşmesine de ilk kez tanıklık ediyordum.
sıcacık bal gibi bakan gözleri, yabancı birine bakarken, beni bile korkuturdu.
dizime yatarken uysal bir kedi gibi olan koca köpek, bir yabancıya hırlarken gerçek bir canavara dönerdi.
aşırı, aşırı korumacıydı bize karşı.
her türlü tehdide açıktı algıları.
yanlışlıkla elini havaya kaldırsa birisi karşımızda, hemen ayağa kalkardı.
onunla tek başıma her türlü tehlikeye girebilirdim.
o kocca köpek, sıcacık gözleriyle her yerde ısıtabilirdi sanki sevdiklerini.

bi gün boz'un yanında pırıl pırıl tüylü, sürmeli gözlü, yumuşacık, kibar bir kurt köpeği gördük.
sokak çocuğu gibi serseri görünüşlü boz (her yaz 1 kere yıkardı onu babam) ve ipek tüylü bir alman kurdunu tavlamıştı.
köpek sokak köpeği değildi belli ama kimin köpeğiydi, neydi bilemedik.
dişi kurt 1 hafta kadar bozla beraber kaldı.
onu da çok sevdik.
sonra,
dişi kurt'un birkaç km ilerdeki bir çiftlik evinin köpeği olduğu öğrenildi.
adam-sahibi-gözü gibi bakıyormuş buna.
almanyalardan getirttim ben onu, vermem diyormuş.
kız geri gitti.
ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum şimdi,
bir süre sonra kızı yine gördük bozun yanında.
boynunda kopmuş bir demir zincirli tasma
8)))
boz kızı kaçırmış, artık nasıl yaptıysa.
kız da hamileydi zaten.
ay nasıl mutluyuz boz'un bebekleri olacak diye.
boz gibi akıllı, sert ve güvenilir, annesi gibi güzel ve uysal bebekler olacak.
(arada aklıma geldi, yazayım:
boz bekçi ya. o bölgenin, o iş yerinin, o alanın bekçisi.
bekçiliğini yaptığı bölgenin içinde de bir bina, devlet dairesi var.
e insanlar girip çıkıyor malum.
mesai saattleri içinde boz rahat.
kimseye ses etmez,
çalışanlar rahat rahat girer, çıkar.
mesai saat 17:00'de biterdi babamların.
o zaman boz'un mesai başlar.
giriş çıkışlar durdurulur boz tarafından.
eğer ki işi bitmemiş, binada kalması gerekenden fazla kalmış bir memur varsa, çıkmadan önce bekçi kulubesini arar ve boz'u bağlatır. zira mesai saatleri bitince boz kimseyi tanımaz. yanından geçip, naber boz diyebilen adam, akşam boz bağlı değilse etrafta dolaşamaz.
öyle bi köpekti boz.
o hırlayarak bi adama bakarken, benim nabzım hızlanırdı.
ama kendi kendine izin verip, görev alanından uzaklaşıp, site içinde dolaşmaya çıktığında ise, çoluk çocuğun maskarası olur, peşinde koşuşturan çocuklara bir kelime etmezdi.)
neyse dedim ya boz gibi akıllı ve sert, anneleri gibi güzel bebekler olacak diye mutluyduk.
ama olmadı.
kötü baba serseri bi delikanlıya kaçan kızını buldu ve kaçamayacağı bir yere gönderdi.
boz ve kurt kız sonsuza dek ayrıldı.
boz nasıl mutsuz oldu, nasıl küstü anlatamam size.
nasıl akıyordu gözlerinden aşk acısı.
durgunlaştı.
kayıtsızlaştı.
yaşlandı.
güzel oğlum benim.
o dişiye gerçekten aşıktı.
aşıklardı birbirlerine belli ki.
ama bebeklerini göremedi.
köpekler aşk acısından ölebilir derler.
o kadar severmiş ki köpek, sırf aşk acısından ölebilirmiş.
onun için "köpek gibi seviyorum" denilirmiş.
doğruydu belli ki.
ben boz'da gördüm bunu.

boz'un bir daha başka sevgilisi olmadı.
dişi kurt'un gidişinden ne kadar sonraydı hatırlamıyorum öldüğü.
ona ait bazı şeyleri kafamdan silmiş olmalıyım.
çok ama çok canımız yandı.
birkaç gün kayboldu
ölüsü bi bekçi tarafından bulundu.
babam ağladı.
biz çok ağladık.
hem evi, hem iş yeri olan bölgede bir ağaç altına gömdüler onu.
benim güzel boz'um.
ilk ve en sevdiğim köpeğim.

ayh.. neyse, duygusallaşmayayım şimdi.
yazıyı aşk'tan bahsetmek için yazdım.
bir önceki yazıda kedilerin flörtünden bahsettim ya,
boz'un aşkından bahsetmezsem yarım kalırdı.
ondan bu uzun yazı.
ha, baştan söyleyeydin de okumayaydık diyen varsa,
okudun da zarar mı ettin canım okuyucu.
bak boz'u tanıdın işte, fena mı oldu.
8)