11 Mayıs 2010 Salı

işte bişeyler...

yazma yazma
sonra da ay ne yazsam ki boş boş bak ekrana.

kafam çorba oldu.
işim vardı
yani aslında sabahtan beri habire ders çalışıyorum da denebilir.
işim bu zira.
fiziktir, kimyadır, matematiktir....
sor bana şimdi trigonometrik fonksiyonları birbiri cinsinden bulmayı
ya da,
omurgalıların genel özelliklerini sıralayayım size.
omurgasızları da biliyorum ama onu istemeyin
ıyh
sevmem omurgasızları hiç. tiksinirim.
sünger hayvanı var bi, o hadi neyse.
biyolojiyle işim olmaz derseniz
çözeltilerle ilgili problem çözelim, kimyasal türler arasındaki etkileşimleri inceleyelim....
yaaa..
sabah akşam ders çalışıyorum bi nevi.
negzel dimi 8)

dışardaki kavak ağaçları iyice terbiyesizleşti.
durdukları yerde öbek öbek pamuk üretip heryere saçıyorlar.
çimenlerin üstüne bakınca insanın elektirik süpürgesini çıkartıp temizleyesi geliyor, o derece.
oraya buraya pamuk saçtıkları yetmiyor gibi bi de tükürüyor bu ağaçlar!
valla billa.
insana tükürdüğü bişey değil, altında park edili arabalara da tükürüyor. (mala geleceğine cana gelsin yaklaşımı!)
ama bana ne, zaten arabam yok.

ankara yaz oldu ben yazmayalı.
birden bire.
hatta öyle birden bire ki
burnu kapalı baharlık ayakkabı arıyordum
e burnu açıkları daha giyemem, mevsimi gelmedi diye diye
bir anda geldi o mevsim.
beni bir sabah burnu, sağı solu, arkası açık ayakkabıyla gören sel "hayırdır" dedi.
giyiliyor artık dedim.
iki günde neyin değiştiğini anlamadı tabi, sordu:
"siz kadınlar bir merkezden fetva falan mı alıyorsunuz, onay mı çıkıyor?"
öyle bişey aslında.
açılış yapmak için bir gün önce Esra ile konuştuk çünkü "yarın açık ayakkabı giyelim" diye
nitekim şirketteki kadın nüfusu aynı şeye odaklıydı "aha! mevsim açılmış, yarın ben de giyeyim"
bu işler böyle galiba.
ve fakat ben hala burnu kapalı ayakkabı arıyorum o ayrı.

evde yemek yok.
biri kilo almaya, biri de almamaya çalışan iki insan aynı evde yaşayınca iki tarafın da memnun olması kolay değil.
akşam ne yesek sorusuna sel:
"kızartma yapalım, patatese girelim" diye coşkuyla fikir beyan ederken
"ama kalori" diye mızıldamak olmuyor.
adam yediğini bi şekilde ne yapıp edip yok ediyor içerde ama benim butlarım biraz tutucu 8)
yine de bağrıma taş basıp ona her türlü abur cuburu, pastayı, tatlıyı teklif ediyorum, özellikle de dışardaysak:
-seeel, sufle istermisin?
-yok canım, ne söyleyeceğimi biliyorum ben!
-gıcık!

zıplamanın ilk okul çocuklarına iyi geldiğini okudum bir yerde.
akşamları zıplıyorum.
valla.
(ilkokul çocuğu olmadığımın farkındayım, evet.)
durduğum yerde salak salak zıplıyor olmama ve bunu bir sağlıklı yaşam, bir kilo kontrolü, bir spor aktivitesi olarak değerlendiriyor olmama biraz gülüyor sel ama allahı var, destekliyor yine de.

e hadi artık ben gidiyorum.
arayı bu kadar açmayalım allasen, özlüyo insan 8)
hadi öpiy.