2 Aralık 2009 Çarşamba

şimdi

günün "şimdi"sini yazmak üzere huzurunuzda bulunuyorum muhterem kariler.

kızlardan biri geldi "efkarım birikti durmaz içimde" diye bi şarkı vardı neşe karaböcek miydi neydi, sabır taşı mıydı, dilek ağacı mıydı neydi dedi.
hemmencik internet araştırmamızı yapıp bulduk:
neşe değil gülden karaböcek imiş.
dilek taşı.
bildiniz mi
hah işte onu dinleyip, acıklı bir bakışla yutkunuyorum.
yok şarkıya hisleniyor olduğumdan değil de,
boğazım acıyo.
zavallı bünyem tişortla terlerken, ertesi gün palto ile üşümeye dayanamadı galiba.
sel de hasta zaten.
onun da boğazı gidik.
birbirimizin ateşine bakıyoruz, bişey yok.
domuz momuz değiliz diyoruz.
iyiyiz.

birazdan çıkarım.
ay allah sizi inandırsın ev bir piiiiis, bir dağınıııık, bir kötüüüü...
dün kardeşle kısçeyi çağırdık yemeğe, evin rezaletine aldırmadan.
onlar gelmeden önce bulaşık makinasını çalıştırdığımız için de yemek bulaşıkları olduğu gibi ortada kaldı.
onlar gittikten sonra da, makinayı boşaltıp yerleştirmedik
oldu mu sana tezgah üstü çıfıt çarşısı, çingene çadırı
ne varsa ortada
yağlı mağlı bulaşıklar, tatlı kaseleri, meyve çöpleri üstüne sabahki kahvaltı tabakları, yetmedi sıcak şaraptan çıkmış pörsük elmalar, portakallar, sağa sola serpilmiş kabul tarçınlar....
bööööğğkkk....
bi de utanmadan yazdım ya, yuh olsun bana.
ay neyse, işte eve gidince daha bismillah ayakkabıyı çıkartıp mutfağa girişmemiz lazım.
öfff...
ya da dur, ben üstümü başımı değişip, makyajımı falan temizleyene kadar sel halletsin o işleri.
evet evet bu iyi fikir 8)))

oldu o zaman 8)

2aralık1derelik

başlığın saçmalığına takılmayın.
diyeceklerini belli bir başlık altında toplayabileceğine inancı olmayan şahsımın bari tarih atayım diyerek girişmekle beraber, anında cıvıttığının kanıtı, ve hatta bunu açıklama çabasını bile nihayete erdiremeyecek kadar saçmaladığımın ispatıdır şu manasız cümle. (hı?)
söyleyecek lafım yok, yazacak takatim yok yine de bi yazma çabası, bi gevezelik isteği. 8(
dur o zaman şeyi diyim bari:
bayramda antalyaya gittik biz.
daha doğrusu arife günü aniden antalyaya kaçtık biz.
önceden planlamamıştık.
zaten paramız yoktu.
gel gör ki sel kişisi gerginlikten yarılmış durumda.
dedi ki "benzin param var, kaçalım!"
canıma minnet.
çerçey kokusu burnumda tütmüş zaten.
annem-babam-fundam orda zaten.
sel'in cümle sülalesi burda zaten
ben kaçmıyım kim kaçsın.
sağolasıca koca kişisi de kaçalım diyinceeee
attık çantaya 2pantolon 2kazak
yola!
gece 4 falandı eve ulaştığımız.
çaldık kapıyı, her şeyden habersiz uykuda olan ev halkının kulağına kulağına!
meraklı, temkinli, hayırdır'lı bakışlarla açıldı kapı.
aman bir şenlik bir şenlik.
e sevindiler tabi, çok şahane rol yapmıyorlardıysa 8)
o değil de,
yav zarıl zarıl kapı çaldık, açıldı, bağrış çağrış gürültü kahkaha falan...
kapıya en yakın odada yatan anneannemin ruhu duymadı be!
nasıl uyumaktır o yarebbim, gece yarısı 1 saat bağrıştık evde de, kadınceğiz ancak bayram sabahı şaşırdı bize. 8))
neyse işte,
öpüş koklaş faslı sonrası yattık 1-2 saat uyuduk.
oy çerçeyyyiiiiiimm oy kuzuuuuuum, oy datlıııııım, kediler padişahının kızı prensesiiiiimm...
bizim odamızda uyuyormuş meğer.
öpmelere doyamadım, oyyşş. bak vallaha da ağzım sulandı şimdi ha!
valla bütün bayram oturduk desem yeridir.
her gün gittik sel ile beraber deniz kıyısına, attık kendimizi bi sallanan koltuğa, artık çaydır kahvedir, koladır, biradır allah ne verdiyse...
açtık kitabımızı.
güneşe oramızı buramızı vere vere okuduk saatlerce.
aman bi güzel oldu bi güzel oldu.
üüffff....
(ses efekti yanlış verilmedi, güzel bişey anlatırken de üfff denir gayet normal.)
sonracığıma....
ay yazasım yok yaaaa..
valla bak.
bu yani.
gittik, şaşırttık, güneşlendik, yedik içtik, okuduk.
uzatamıycam kaçtım ben.
içim sıkılıyor zaten burda.
hadi.
gelirim yine.