22 Haziran 2009 Pazartesi

kısa mısa

> şu an odada bi telekonferans var, ana dili ingilizce olmayan birilerinin ana dil ingilizce olmayan birileriyle konuşmasını dinliyorum. ay zorlama. ama başka nası anlaşacak ki insanlar.

>hafta sonu kardişin ev işleriyle geçti gitti. bişey anlamadık.

>dün, bi serçe güruhunun bağrışıyla pencereye koştum, ne oldu kavga mı var diye. bi de bakayım ki ne göreyim, manyak bi saksağan bi serçeyi yakalamış! diğer serçeler çığlık kıyamet bağırıyor. ay kendimi pencereden atıp kuşu kovalayacaktım neredeyse, neyse ki ben dışarı koşturma gayretindeyken (hayır dışarı çıksam ne yapıcam o da ayrı tabi, kafa durdu o sıra. kedi olsa anlarım koşup yakalama ümidimi ama, saksağan diyorum. ) neyse ben açılın çekilin diye dışarı fırlarken tam, serçecik kurtulmuş manyak saksağanın ağzından. hiç serçe avlayan saksağan görmemiştim. kudurmuş!

>ince ve çok yüksek topuklu ayakkabılarımı giydim. kalkıp mutfağa gidip çay alasım var ama o kadar tıkırdıyorum ki, dünyanın bir ucundan telefonla bizim odaya bağlı adamların dikkatini dağıtmamak için beklemek niyetindeyim.

>akşam saat 19'da apartmanımızın acil yönetim toplantısı var, iç çıkışı karnım aç zil çalar, ayaklarım çıkar beni şu ayakkabılardan diye bağırır ve canım sadece yemek yiyip yayılıp oturmak isterken, apartman sığınağında merkezi sistemden, bağımsız doğalgaza geçilsin mi mevzusunun tartışmasına katılacağım.

>ay geçilse bari de toplandığımıza değse, bütün yaz 250 lira bayılıp da kışın 15 dereceye uyanmak çok sinir bozucuydu.

>aha bitti konferans bana müsade, tıkırdaya tıkırdaya gidip bi çay alayım.

11 Haziran 2009 Perşembe

sıfatımıza şekil vermek

Nisa taifesine hitap eden bir resimli anlatımla daha karşınızdayım sevgili beni sever!
Dünkü giyim kuşam moda yazısının hemen akabinde bu kez sıfata şekil verme, bir yüzdür, gözdür, saçtır biçimlendirme mevzusunu işleyeceğiz.

Şimdi efendiiimmmm..
Nedir kadın milletinin makyajdan beklediği bir düşünelim?
Yok bi dakka vazgeçtim,
Ben kimim de kadın milleti adına konuşuyorum ki!
Kendi adıma konuşayım:
Şahsen benim makyajdan ilk anladığım gözdür efem.
Olmazsa olmaz makyaj malzemesi de maskaradır benim için.
Fondöten, pudra, kapatıcı mapatıcı sürmem özel zaman dışında.
Far konusunda da çok renksizim.
Allık sürerim de çabuk çıkar (3 kuruşluk malzeme kullanınca tabi)
Ruj desen genelde ilk çaya kadar.
Amaaaa..
Maskara, nam-ı diğer rimel öyle mi ya!
Akşama kadar duruyor, verdiğin para helal.
En çok onu severim.
Böyle uzuun uzuun kirpik olsun, yeter.
Yani demem o ki, en önemlisi gözdür makyajda benim için.
Şimdi örnek göz resimlerine bakalım.
Bakın sürmeli göz! Ne ka güzel.

Modelimiz çıtır’a teşekkürler. tenkyu citir.
Sonra buğulu göz modeli çerçey kızım. şu renge bakın.
Bir başka göz modeli, cin çıkan göz
Bunu evde denemeyin!
Demek ki neymiş, makyajda en ehemniyet verdiğim şey gözmüş.
Bunun için eğer kediyseniz birşey yapmanıza gerek yok,
Yok insansanız o kadar şanslı olmadığınızdan bişeyler yapın.
Maskara falan kullanın yani. Misal:

Gelelim ikinci elzem unsura.
Ten!
Göz nerde duruyor sevgili makyaj sever?
Yüzde değil mi.
O zaman yüzümüzü de bi el atalım bi zahmet.
Renklendirmek için fondöten uygun, ama dikkat edin çok aşırı koyu renk olmasın.
Bak bana ne biçim sürmüşüm!
Teni ve gözü hallettik mi, sıra geldi dudaklara.
Dudak önemli bak.
Ama diş de önemli be canım okur.
Misal şapşahane bi ruj buldun da boyadın dudağı.
E diş bu şekil olduktan sonra ne anladım ben, değil mi.
O sebeple diş böyleyse sen ruja vereceğin parayı biriktir önce dişi yaptır.

Eveeett, gözdü, yüzdü, dudaktı derken sıfatı toparladıysak sıra geldi saça.
Ona da şekil verdin verdin.
Veremedin artık gider bi berbere kırptırırsın anacım.
(berber!!! Moda-bakım falan sayfasıyım diye yola çık, berber diye bitir! Pü allah iyiliğini versin. Kuaför lafı bile eskimiş, saç tasarım olmuşken sen hala berber! Rezil!)

neyse artık yüzümüze gözümüze bulaştıra bulaştıra bir sayfanın daha altından kalktık allahın izniylen sevgili okur. kusura bakmıyacaksın, bu kadar maliyetle bu kadar oluyor. bu ne canım, ben de bişey var sandım da geldim diyorsan bi kolonyağ ikram edeyim de, git o havalı sayfalara bak. yada dur beni bekle ben de gelcem. ay ne güzel şeyler var o sayfalarda kıııızzz.. gideyim de azıcık bişey öğreneyim dimi.

hah, siz de esen kalın benim her halükarda dostum olan, tipe mipe bakmayan bilokumun yerlileri. ben yolu yanlışlıkla bu sayfaya düşen yabancı okurla birlikte esas güzellik sayfalarına gidiyorum. iki numara öğreneyim de geleyim bari. e hi 8)))

10 Haziran 2009 Çarşamba

e giyim kuşam moda insanıyımdır bazende, tabi..

çünkü neyim eksik!
(soruyu ciddiye alma canım blog ahalisi. zira eksik sayacak olursak bozulabilirim, garantisi yok. boyduuuur, paradıııır... eksik çok bende, görmezden gelin bi zahmet)
bakıyorum bazı bi bloglar mütemadiyen giyim kuşam şıklık makyaj kozmetik alışveriş takibinde
hergün giydiğini yazan mı dersin
resmini çekip koyan mı dersin
makyaj malzemeleri tanıtımları mı dersin
aman bi şenlikli bi magazin bi güzel
insan bakıp bakıp duruyor canım ahalim.
bakmakla da kalmayıp düşünüyor,
anacım o ka kıyafeti, onca ayakkabıyı çizmeyi, onca çantayı, öte beriyi nerde saklıyor bu insanlar?
valla pes!
neysee..
ben de düşündüm taşındım kendi nacizane dünyam ilen bi deneme yapayım dedim.
en olmadı, o biloklara bi alternatif olur, aman ha, sakın ha falan diye beni işaret ederler, aralarında yazık felan diye konuşurlar.

öhhöööm..
başlıyoruz canım moda severler 8)
efem ilk kiyafetimiz sıcak yaz günlerinde özlem duyduğumuz tatil zamanlarına ait bir kombin (bak, gördün mü kombin mombin kaptım jargonu)


bu kiyafetimizde eskiyen kottan kesilmek suretiyle elde edilmiş bir şort
pazardan alınmış bir siyah atlet
nerde denize gireriz belli olmaz diyerekten içine giyilmiş beyaz bikininin çıkan askıları
boyunda havalı bir aksesuar yerine, elzem cep tilifonu
kafada ucuzundan bi şapka
ve altında markası falan olmayan yine en sevdiğimiz alışveriş merkezi olan sosyete pazarı kaynaklı bir parmak arası beyaz terlik.
Resmimize fon olan mekan ise ööle havalı bir yer değil, koccaman gövdesi ile dikkat çeken bir ağaç. Evet bildiğin ağaç. Yer de köyceğiz zate.
Eee neyse

Gelelim ikinci kombinimize:

Burada üst parça, eskiden elbise olan ve fakat çok kullanışlı bulunmadığı için kesilerek tünik haline getirilmiş bir siyah giysi.
Alt parça ise kusursuz renk uyumuyla (evet o da siyah, ne olmuş) dikkat çeken bir tayt
Sadelik konseptli bu kombin (vaay, laflara bak) gülen bir suratla hareketlendirilmiş.
Mekan?
Fundamın balkon 8)
Sırada üçüncü kıyafetimiz var:Bu kıyafet sıcak yaz günlerinde bunalan siz moda severler için soğuk kış günlerinden bir enstantane(?)
Alt tarafta annemlerin ucuz bulup aldığı (valla) bir kar pantalonu, içi polar gibi bişey, üstü su geçirmez. (Tam da üstüme oldu ha)
Üstünde biraz görünen bej parça bir kazak. Onu da sosyeteden almıştım zamanında. Görmüyorsunuz ama ön tarafında lacivert ve kırmızı bir kaç kalın çizgi var. Pantul ile uyum süper yani.
Onun üstünde bir mont
Kafada ve boyunda ise halamın rahmetli kızından kalan bordo bir atkı bere takım.
Gözlükler?
Yok anacım ne markası
Aksesöriz’den aldımdı.
Eveeett dördüncü modelimiz biraz ucubik olmaklan birlikte (olsun olsun, ne ka ucubik, o ka havalıdır bazen)
Renklerindeki ciddiyet ile kendini gösteren bir uydurma kıyafet (tasarım mı deniyordu buna. Tabi. Uydurma denmez.)
Bu tasarımımızdaki tek hazır parça siyah saten pantolon oluyor. Para verilip alındı yani. Yok Pazar değil, bildiğin tükkan.
Üst kısım yine saten streç straplez (tekerleme söylemede başarılıyım) bir parça
Kollarda görülen zebra desenli şey ise nası desem?
Böyle kola giyilip, ama omza kadar çıkan, boyundan bir biye ile de tutturulan, çok geniş kollu, tek parça bişey.
Öyle işte daha nası anlatayım. Kol yani. Sadece kol.
Pantolonun arkasından sarkansa kuyruk evet.
Kat kat volanlı, sadece bele bağlı, bir eski zaman elbisesinin arkasının pantolona kuyruk olmuşu gibi bişey.
Öyle uydurduk ne yapalım, allah allaaahh..
Fransa’nın falanca modacısı desem “vaaaayyy” dersin ama blog ahalisinden olmayan sayın yabancı okur.
Bunu niye burun kıvırıyorsun.
Ayakkabılar da bildiğin süet çizme.
Evet çizme ne var?
Yoktu uygun ayakkabım.
Zaten aylardan kasım (kafiye diye söylemedim valla kasımdı)
Bi arkadaş düğünü, selimiye.
Sıkıldınız mı?
İyi tamam, bitiriyorum.

Gelelim yazıyı nihayetlendireceğim son resme
Bugün ne giydim
Valla allah seni inandırsın ne giyeyim bilemedim aslında da
Annemin antalyadan pazardan aldığı tülbent gibi bi kumaştan çingene renkli bi elbise vardı onu giydim. (desen için yakın resim de hazır ettim bak)

Kendisi elbise olarak giyilemeyecek kadar ince olduğundan altına da bişey giymek lazım geliyor.
Hah işte altına da, valla 10 sene falan önce aldığım bi kot vardı, ben onu 3-5 sene önce diz altında kesmiştim.
Çok severim kendisini aşırı rahattır.
İşte altına da onu giydim.
Kırmızı beyaz benekli ayakkabılarla tamamlanan kombin, resimde olmamakla beraber, sarı-mavi-mor-yeşil-kırmızı pamuk kozalarından yapılma sallantılı bir küpe ile tamamlanıyor sevgili moda sever.

işte böyleeeee... gayetle kolaymış değil mi moda sayfası editörü olmak? bi de param olsa sen beni o zaman gör. neyse...

bir sonraki moda sayfamızda buluşmak üzere esen kalın efendim. 8)

9 Haziran 2009 Salı

öğlen

sel geldi öğlen
reale gittik.
üç beş alınacak var
hem yemek yeriz falan diye.
neyse işte o değil mevzu.
sandviç yiyoruz bi yerde.
bi kadın geçiyor önümüzden.
ama nasıl aheste
nasıl havalı
nasıl her adımda "ben dünyanın en güzel...." diye diye.
dedim ki sel'e
bazı kadınların 'o kadar güzelim ki, beni gördüğünüzde yaşadığınız şaşkınlığı anlayışla karşılıyorum' ifadesiyle dolaşıyor olmaları ne komik.
hani? dedi.
hani!
yani bu muhabbetin sorusu "hani?" midir?
geçti gitti bi kadın az önce öyle bir ifadeyle dedim.
sustuk.
sandviçlerimizi yedik, içeceklerimizi içtik.
başka mevzulardan konuşuk.
5 dakika sonra sel
-şu mu? dedi
-ne?
-o kadın!

8)))))
ay adamceğizin aklı o kadında kalmış
yine aheste aheste ve salına salına yürümekle beraber diğer kadın kadar iddialı bir ifade taşımayan bir başka kadını gösteriyor.
yok beee dedim
ay geçti gitti o kadın, takıldın sen de ha. ne meraklıymışsın! zaten dikkat edersen güzel bir kadın demedim sana, kendini çok güzel zanneden bir kadındı dedim. tiftik saçlı kırıtık bişeydi 8)

ha, şimdi ben bu konuyu nereye bağlayacağım:
yani demem o ki ey nisa taifesi!
mevzu güzel olmak, çok güzel olmak, çok dikkat çekici olmak falan değil
kendinizi öyle olduğunuz konusunda ikna edebiliyorsanız iş bitmiştir.
te te büle
büleyken büle

alakasız not:
te te büle dedim de;
şu rumelide bi bitse de huzur bulsam artık yaaa!
gerizekalı vahide insanı diziden ayrıldı ayrılalı ettikleri canıma yetti valla
haftalardır ağlıyorum.
ne sadist senaryo yazarıymışsınız mübarek.
vahide öldü, ağlamaktan katılayazdım.
cenazesinde içim çıktı, gözüm pörtledi
mustafa perişan oldu kalbim didildi
yetmedi kamuş'u da öldürdünüz!
eşek'ten ne istediniz yav, o da mı diziden ayrılacaktı?
zaten geçen sezon süt ineciği vuruldu da kaç gün üzüntümden harap olmuştum.
hah, şimdi tam oldu, kamuş da öldü.
yazıklar olsun!!!!

8 Haziran 2009 Pazartesi

hafta

hafta başı diye yeni bir yazı yazayım dedim,
aynı yazıyı görmekten de sıkıldım ama,
yok yazasım.
tembelim hı hı.
tamam o zaman, gidiyorum.
sonra gelicem ama evet.

5 Haziran 2009 Cuma

edepsizim, edepsizsin, edepsiz....

şaka değil.
gerçekten anlamıyorum ben.
fena halde canım sıkılıyor, kendimi salak hissediyorum.
e bu kadar salak hissederken de ele güne karşı açık açık sorulmaz ki bu.
bari şurda biz bizeyken sorayım.
akp genel başkanının akp'ye akp demek edepsizliktir demesi bir nedir?
şaşırtmacalı bilmece mi bu?
paradoks mu?


dyp'ye dyp demek
chp'ye chp demek ayıp değilken
akp'ye akp demek nasıl bir edepsizlik örneği olabilir arkadaş!
chp'ye cıh parti demedik ki bunca yıl!
hayır partinin adı ak parti olur anlarım.
ama değil ki.
adalet ve kalkınma değil mi bunların adı?
biz mi yanlış biliyoruz?
adalet ve kalkınma ayrı parti, ak ayrı parti mi?
ak'a oy veren adalet ve kalkınmaya muhalif mi?
ampül kimin amblemi yahu!!


Yılmaz Özdil bugün demiş ki
Bahriye Tokmak gibi yani, ya da Abdullah Bazencir.
bildiğimiz Kibariye ile(n) Mahsun Kırmızıgül
biri nüfustaki adı, biri sahne adı.

Ak bunların makyajlı ismi mi yani, onu mu anlıycam ben.

kendini reddetme denen bundan öte olabilir mi yarebbim!

3 Haziran 2009 Çarşamba

azat buzat.

3 adım atsan bunaltan öf dedirten bir sıcaklığın hemen ardından deli rüzgarlı, sağnak yağışlı bir havaya dönüş, hemen peşinden güneş ve ardından gök gürültülü sağnak.
ankara böyle bugün.
en azından benim bulunduğum bölge.
seviyorum bunu
da,
hiç içerde olmak istemiyor canım.
bi ıslanmak, bi ısınmak, bi ürpermek
salın beni dışarı bugün yaaaa.

2 Haziran 2009 Salı

alışveriş

internet üzerinden alışveriş yapabilmek bazen çok sinir bozucu
boş kaldıkça dükkan gezip,
onu bunu almaya teşvik ediyor insanı.
makyaj malzemesi, kitap, ayakkabı, o, bu...
üüfff...