17 Mart 2009 Salı

bugün- canlı yayın

üf'ler tren oldu içimde.
üf + üf + üf....
kuyrukları olsa değmez birbirine.
neyse,
canlı yayın yazayım bugün.
40 kere gelir gider ekleme yaparım.

11:48
öğle tatiline az kaldı.
menü belli: kitap okunacak.
da, ışıkları kısıp, içeceğimi alıp yerimde mi okusam, oda halkı boşaltırsa odayı
yoksa dışarı mı çıksam da okusam.
hava soğuk mu ki?
soğuktur tabi ne olacak.
bi kapının önüne çıkıp bakayım bari, şu minnoşu da okşarım hem.
duman da volta atıyordu az önce.
tırsıkbey'i ne zamandır görmüyorum oysa.
duman manyağı tek kişilik çete gibi terör estiriyor zaten.
dün bi baktım kafa göz yara bere içinde
tüyler çekiştirilmiş, kırpıklanmış, kopuklanmış...
ayakta bacakta çamur bulaşıkları.
hala miyiv diyo.
elini kafaya yaklaştırırken daha, ayağa kalkıp kafayı avucuna yerleştiriyo.
neyse, ben çıkıp hem bi havayı koklıyım, hem minnoşu okşıyım.
sonra da kitabıma gireyim.
geri gelecem haaa!!!!

11:59
farkındayım çabuk geldim:
dışarı çıkmamla birlik bi cayırtı koptu.
duman manyağı uzaktan gördüğü tırsık beye bi bağırdı, çocukceğiz dört nala koşup gözden kayboldu.
duman kafayı iyice yemiş.
kafa göz harap
boynu yara bere içinde
psikopata bağlamış.
yemeğine passiflora karıştırmak şart olmuş.
yoksa hem kendini, hem gördüğü bilimum erkek kedileri harcayacak.
esasında sadece erkek kedileri değil, bütün erkekleri dövme arzusunda.
kapı önünde sigara içen bi arkadaşın paçasına tokat patlattı.
çocuk kediyle kedi olmadı da, sataşmayı görmezden gelip bulaşmadı.
mart manyaklığı mı acaba?
minnoş hanımın namus gitmiştir çoktan kanımca ama, bilemiyorum.
hanım kızımız 2 erkeğe de eşit mesafede duruyor.
biraz yaklaşıyor, fazla yaklaşınca tokadı patlatıyor.
yine de bence mayıs ayında bebeklerimiz olacak büyük ihtimal.

13:24
hafifçe bişeyler yedim.
abartmamak lazım tabi.
kendimim diye söylemiyorum, iddiaya girsem haftada 5 kiloyu kasmadan alabilecek kapasiteye sahibim.
sel insanı "ya nasıl oluyor da kilo alabiliyorsunuz, kilo almak eziyet, oysa yemedin mi ne güzel kilo verilebiliyo kolaycacık" diye dursun
ben iştah iştah yerim kendimi tutmasam
neyse, yedik çorba morba bişeyler işte.
oda halkının dişi kısmı öğle arasını dışarda geçirmek üzere çıktı ama
erkek tayfa masa başında sipariş tercih etti.
hiiç umursamadım.
değilmi ki öğlen saati, kıstım ışıkları.
açtım kitabımı, uzattım ayağımı,
müzik kulağımda, girdim kitaba.
üüüfff. bi solukluk zaman resmen.
fark edemeden bitti tatil.
gittim dişleri fırçaladım.
rujumu sürdüm.
sadece gülümsememin yeterli olduğu bir şirket çalışanıyla gülümseştik.
ya daha ne yapacağıdım!
ee daha daha naber desem, öncesini bilmiyom ki 8)
tuvalet mutfağın yanında olduğundan bir de kahve aldım yerime geçmeden.
geldim.
ışığı da açtım.
pencere önündeyim, gözüm dışarda.
duman ve minnoş hanım 1 metre aralıkla sırt sırta farklı yönlere bakıyorlar.
yazık yav.
duman ıssız kedi pozunda.
kimse bunu anlamıyor sanki.
sen ona buna giriş, sonra kızdan ilgi bekle.
kısçe tam bi hanımefendi oysa.

kahve acımıymış, ben mi fazla sert yapmışım?
böğğ..
şeker koymayı desem tatlılaşır tabi de,
kaideyi 34'en 36'ya taşımış bir insan olarak dikkat etmekte fayda var.
bu yaştan sonra boyu uzatamayacağıma göre, kiloyu dengede tutayım bari.
eeeee..
daha daha nassınız inşallah?
yok yok böyle olmayacak.
şimdi gideyim, birden gelirim.

14:02
ecemin yazısını okudum.
ataletimle sevimsizlik tokuşturmuşlar 8)
ayol onların her bir yeri sevimsiz olsa ne olur ki.
hahaha 8)))
sevimlilik bakan gözdedir miirim..
seviyom ben ikisini de bi kerem.
sevimli sevimsiz fark etmez bana.
neys.
ecem demişkine (hahah.. bi de bu vardır. demişkiNE, yazmışkiNE...)
atılacak pılı pırtı var, atmıyorum, aynı şeyleri giyiyorum.
yaramı deşti.
efems şimdi ben akşamdan karar veririm genelde ertesi gün ne giyeceğime, ne takacağıma.
yoksa sabah cinnet hali zuhur ediyor.
onu giyiyorum yakışmıyo, bunu giyiyorum yakışmıyo.
giyecek şey bulamıyorum diye terör estiriyorum.
sel zavallım üstüne alınıyor durumu:
"üstünde başında bişey kalmadı!"
ya nereye kalmadı, eriyen kumaştan mı kıyafetlerim?
ama olmuyor, o günkü ruh halime sinmiyor işte bazen.
bi gün kumaş pantolonlar, gömlekler, yakaya fularlar, topuklu ayakkabılar, kuyruklu göz kalemleri, abarık maskaralar isteyen ruhum
öbür gün salaş pantullar, tüylü botlar, bol gömlekler istiyo.
işte "dolap kıyafet dolu ama giyecek şeyim yok" durumu da, kendi psikolojimin bozukluğundan kaynaklanıyor.
giysileri atsam atamıyorum, giysem giyemiyorum.
(mini etek giymeyeli yıl oldu misal.)

dün sabatümer'in programında asuman krause vardı.
aaa.. hakketten bunun şarkısı güzeldi yav demiştim duyunca.
şimdi aklıma geldi, buldum da dinliyorum.
hahayy pek eğlenceli.
"hoşlandım demekle herşey bitmiyor
sevmenin de kendince bir adabı var
aşk gemisi kuru lafla gitmiyor"
falan diyen bi şarkısı var ya
"bilmeliyim önce huyunu suyunu
sonra çok önemli tenimizin uyumu" diyor hani.
hahaayyy, oh oh oh....
çok eğlenceli müziği...
bak not edeyim bunu bir yere
kardişlerin düğünde çaldırır etekleri savura savura oynarım.
tabi! 8)
onlarınki de bizimki gibi olacak.
canlı müzik değil
dj.
çaldır çaldır oyna.
ay ben bizim düğünde ne oynamıştııııııım...
bak aklıma geldi.
sel'in ablalar ilerleyen saatlerde "e artık bitse mi, gitsek mi" deme densizliğini yaptılar da,
ben "bana ne be, giden gitsin, ben oynuyom" diye zıplayıp durmuştum ortada.
ay aklıma geldi sinirlendim yine.
manyaklar!
düğün benim, sana ne!
kendileri kenarda kibar kibar durmuş üşüyor tabi.
biz ailecek ortada oynuyoruz eski 45'likler eşliğinde, üşüme müşüme yok.
kardişin kankalarla eller omza çember olmuş zıplarken,
seni mi dinleyecem ben?

o değil de,
ne giycez ya biz düğünde?
ne renk giysem acebağı?
dur ben bi düşüneyim.

15:35
pencerenin önünde zayıf, dalgalı saçlı, keçi sakallı bi oğlan çocuğunun eline bıçak vermiş alkışlıyorlar. evet mantıksız bir ifade oldu ama,
doğum günü pastası önünde sırıtıyor çocuk. muhtemel ki yaşgünü bugün.
alkış malkış bişeyler.
tüm sesler içerde.
pencere önünde oturmak da eğlenceli yav.
kediye bak
kalabalığa bak
kara, yağmura bak.
bakmakla kalmayıp size de yetiştiriyorum bak.
aferim.
tam da bi çay alıp çıkayım diyordum.
kalabalık dağılsın da öyle çıkayım bari.
ay başım da ağrımaya başladı ha.
süper şahane odamızda da
pilates boy uzatıyormuş muhabbeti var.
gittin de boyun mu uzadı dediler herhalde birine
o da "ha uzadı!" dedi zaar.
yoksa şahsen bu yaşta pilates tanrısı gelse uzatamaz beni.
bunu söylen insan kaymakları yöneticimizden şüphe duyuyorum.
hah kalabalık dağıldı.
du ben bi dışarı çıkayım, hava alayım
gele gide konuşa konusa
soğurdular odadaki tüm oksijeni ha!!!!

16:42
usanmadınız mı benden?
bu kadar yazı mı olur a manyak demediniz mi?
napiym yaa, valla canım sıkılıyor, alper doğru tespit etti zaten.
önce deriiiin bi nefes aldım
sonra sel'e telefon edip aldığım tüm nefesi o efendim der demez verdim.
ppfffffff...........
nooldu dedi
e sıkıldııııım dedim.
o da sıkılmış.
iyi diyip kapattım telefonu.
meyva saati geldi, meyve doğradım geldim.
tabi işe yaramadı
niye?
çünkü doğradığım şey meyve
bak yukarıya,
saati gelen neydi: meyva
farklı farklı şeyler...
(ayyhhhh
bi harfi silip düzelteceğine şebek şebek uzatıyorsun saklambaç!
cıvıma.
doğrusu meyve!
hadi yediysen uzatma da kes artık.)
sabah beri ipe sapa gelmez bi dolu kelime yazdın şuraya!
ne anlattın?
Hiçççç..
bi daha hiç desene 8)))
sen de 8)))
bak dayak geliyor ama!!!!!
taaam ya valla billa bitiriyorum artık da son bişey diycem:
masa lambam patladı sabah.
haber verdim, gelip değiştirdiler.
bi süre sonra bi snıf snıf halindeyim.
orayı kokluyorum olmuyo
burayı kokluyorum olmuyo
ay deli olacin
ayıptır söylemesi gübre kokuyo.
baya bildiğin gübre!
(bilmeyen varsa bilene sorsun)
iyi de akıl var mantık var, ne işi var gübrenin yahu.
dışarı bakıyorum sağa sola toprağa falan gübre mi döktüler diye
yok öyle bişey.
hah dedim sıkıntıdan kafayı yedin sen.
acayip kokular almaya başladım demek ki kafayı yiyorum.
"olasıksız" değil yani.
kimseye de diyemedim ki anacım bura gübre mi kokuyo diye?
kaldım kendi zavallı fikrimle.
ve fakaaat
az önce bi arkadaş içeri girdi ki ne desin?
burada yeni lamba mı takıldı?
evet dedik, nerden bildin?
gübre kokuyo dedi.
8)))))
biliyorum çok mantıksız ama idari işler amcasına sormuş geçenlerde aynı şey başına gelince
bu seri öyle çıktı demiş abi.
amcayla abi aynı kişiler.
bizim aramızda yaş farkı var da ondan o sorarken amca, ben anlatırken abi oldu şahıs 8)
yaaaaa...
yeni lambalar takılınca gübre kokuyo.
e bu kadar mantıksız bişey varken, benim burada saçmalamam mı dokundu yani!

saklambaç!
eşek zeytini gözlü ayçöreği!
kırpık!
bi sus!

tamam sustum.
daha da olsa yazmam.
ama bi de öpiym mi ha?