27 Ağustos 2009 Perşembe

ayran gönlüm ve niyet'lerim

elin adamına ilanı aşk et,
niyetinin ciddiyetinden o kadar emin ol ki ele güne duyur,
seviyörüm deyü antalyalarda ağzından düşürme.
15 gün sonra esamesi okunmasın.
buyum ben!

itiraf ediyorum sayın okuyucu:
ayran gönüllüyüm ki öyle böyle değil.

aha da şuraya yazıyorum bu saatten sonra ağzımdan çıkacak tek kelime niyet olur.
nası yazılıyo bilmiyorum ama, niyet diye söylendiğini biliyorum.
e adama da mektup mu yollıycam, yüzüne baba baka "niyet"desem anlar herhal.
adam dediğim, vladimir'e karşı yani.
niyet viloşum, no putinim, nayn yani, olmaz, bitti!!!
ha, elini öper, saygımı sunarım o ayrı.
ama niyet!


böyleyim.
hatırlarsanız bir süre önce de garou aşkıyla yanıp tüten bir insandım kendim.
o gözleeeer, o gülüşşş diye inleye inleye dolaşıp,
garou resimli kırlentler
garou resimli duvar kağıtları
hatta kulağımda garou sesi ile yaşamaya devam edeyim istemiştim.
klasik saklambaç davranışıdır tabi,
bu aşkımı da pek anlayışı kocamla paylaşmış, helallik istemiştim.
-karısı garulara gitmiş, diye arkasından eğlenileceğini sanmış olsa gerek, icazet vermemişti.
seni garulara kaptırmam demişti.
garou gibi görünmemekle birlikte
bari onun gibi ses çıkartayım düşüncesiyle ağzına aldığı bir yudum suyu gırtlağa ittirip,
gargara yapar gibi bir kıvamda "jööö" demeye çalışmış
bu beceriksiz girişimi boğulma tehlikesiyle sonlanınca da küsmüştü.
ama olsundu.
beraber olamasak da garou benim aşkımdı ve öyle kalacağı garantiydi.
heyhat!
bu insan değildir, bu bir nedir diyerek gözlerine, gülüşüne kapıldığım garou'dan da ayran gönlüm çabuk caymıştı.
aşk ve gurur'u kimbilir kaçıncı kez tekrar izlediğim bir gün, eski ama asla bitmeyen sadık aşkım depreşmiş ortalıkta Darcyyy diye dolaşmamla sonuçlanmıştı.
garu yağuşuklu çocuk, allah sevdiğine bağışlasın, dünya ahret kardeşim olsundu.
ama ben darcy gibi bir tipe (matthew macfadyen olan) ve arttııı karaktere aşıktımdı.
sadece kaş, göz, gülüş değil, işin içine kişilik de girdiğinden bu artık (ve yine) sonsuz aşkımdı.


ve fakat!
ben artık gerçek ve sonsuz aşkımı buldum ey okuyucu, ey dost, ey canım arkadaşlarım, eyy.. ayy her kimsen işte.
vladimir ile 22 yaş farka evet diyen benim için bile Darcy imkansızdı ne olsa.
yaklaşık 200 küsur sene!
ama bu seferki gerçek aşkım benden 2 yaş büyük sadece
bak ordan belli, yüce rabbim bizi birbirimizin gözüne baka baka yaşlanalım diye yaratmış, hissediyorum.
yüce rabbime sordum wentwort dedi. 8)
hı? dedim
-şaşkın, aşık olduğun adamın gerçek adı işte, dedi.
gör bak işte okuyuculuktan çıkmış, dert ortağım, canım ciğerim olmuş okuyucu
nasıl bir büyülenmeyse adamın adını bile öğrenmemişim.
öyle bakmışım kalmışım.
bi kendime geldim.
böyle içim kıpır kıpır.
oruç olduğum için karnım gurulduyor olabilir, ondan zaar.
ama denedim iftardan sonra yine aşıkım.
sahurda baktım, yine aşıkım.
e daha ne bekliycem.
koştum geldim size haber vereyim.
niyetim ciddi bu sefer.
gönlümün kapısını kapatıyorum.
artık aşkımı wentworth'e adıyorum.












allahım büyüksün yarabbim, orucumu da sakatladım evet ama değer be rabbim! 8)

21 Ağustos 2009 Cuma

bizimsel

genelde pek resim koymam bu sayfaya.
hani öyle ayan beyan net resimler
beni merak eden için şu yandaki avatar yeterli zaten.
fikir verir.
ama bazen sel'i de merak eden olabiliyor tabi.
bugün iyiliğim üzerimde.
ramazan felan ya, böyle bi paylaşım maylaşım duygularım kabardı zaar.
bizimsel'in bi resmini koyayım şuraya dedim.
hem tek resmini koyayım boydan.
hem de onu nasıl avucumun içine aldığımı gösteren bir resim koyayım.
hadi bu iyiliğimi de unutmayın.
böyle hizmet herkese nasip olmaz
hahaha 8))
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
resim 1: bizimsel boydan
(%30 güçlendirilmiş olduğu da yazıyor, gözden kaçmasın)



resim 2: avucumun içinde bizimsel 8)


ve fakat acıklı not: kendisi çin malıymış yahu!!! peeeehh.....

19 Ağustos 2009 Çarşamba

antalya

'daydım.
birazcık yüzdüm geldim.
zaten hepi topu 3-4 gün işte.
evet sel ile gittim.
vladimir müsait değilmiş 8P
ama antalyada gördüğüm her rus vatandaşına viloş'u sordum.
sel'le de paylaştım tabi bu hissiyatımı
e insan kocasından bişey saklamamalı tabi.
o da "sen mutlu olacaksan aradan çekilirim" dedi sağolsun.
eklemeden geçmedi "ama sen 15 sene sonra vladimir'in tekerlekli sandalyesini iterken, ben hala 20'lik çıtırları tavlayabilitesi olan biri olabilirim"
peeeh...

phaselis'e gittik.
sel kayalıklardan girmeye çalışırken ayağını kesti.
ben deniz yatağının üstünde geçmiştim o tehlikeli kısmı, bana bişey olmadı 8)
deniz yatağı faideli bi icat.
akvaryum gibi, aşağıya baka baka gidiyorsun şeffaf başlık kısmından.
binen için eğlenceli ama izleyenler için de eğlenceli sanırım.
zira gerek yatağa çıkmaya çalışırken, gerekse yatakta ters dönmeye çalışırkenki denge bulma çabası esnasında kişi epey maskara oluyor.
ha bi de bikininin üstünün epey sağlam olması gerek.
niye?
ben bi ara deniz yatağında debelenirken sel ilerden
-saklambaaaç..saklambaaaaaçç.... yakan, yakan... hiiişş... yakanı düzeeeelltt diye bağırıyordu.
yakalı bişey giymediğimden olsa gerek üstüme alınmadım.
meğer benim bikini üstü sıyrılmış, onu kastediyormuş.
ayol yaka ne! diye çıkıştım.
dekolte bi bluz giyersin de adam yakana dikkat et der, tamam.
bikini üstünün yakası mı olur 8))))
-e ne deseydim elalemin içinde? dedi
-alooo saklambaç, memeler ayan beyan oldu diye bağırsaydın, hemencecik düzeltirdim, hem de gülecem diye boğulayazmazdım dedim.
neyse.
gittik geldik işte.
devamını bayramda yüzerim inşallah.
-bak zaten doğru dürüst tatil yapamadık, bayram devamı alırım 3 gün daha izin, atarım kendimi yine denize dedim.
-iyi bakarız, dedi.
tabi bayrama ulaşabilmek için arada ramazanı geçirmek lazım.
ay o kısma hiç girmiyorum.
çok gözümde büyüyor oruç bu sene.
du bakali.

şimdi bi ziyarete çıkayım ben müsadenizle.
özledim yav 8)

13 Ağustos 2009 Perşembe

açık konuşayım.. 22 yaş farkı bana uyar.

çünkü neden?
baktım adam 52 doğumluymuş.
7 ekim.
bi de terazi burcu yani.
valla bence çok çekici.
yok yakışıklı değil belki ama
karizmatik.
açık konuşayım, bu durumda 22 yaş farka fark demem ben.
gelse bana yazılsa
ilan-ı aşk etse...
da! derim.
o kadar rusça biliyorum 8)
vladimir'i diyorum.
putin'i.
22 yaş bana uyar.
varım diyoooorrrr....
8))))

12 Ağustos 2009 Çarşamba

ee...daha daha nasılsınız?

çünkü yazacak lafım yok yine.
ama yazmayınca özlüyorum.
o zaman...
bahçeye bi kedi daha yamandı. ufaklık bişey. bir parmak boynu var. leopar desenli bi oğlan. pek şirin.
mevcut kız kedi biraz bozuldu gibi.
oda arkadaşlarımdan birinin sürekli olarak birileriyle toplantı yapıyor olması ve en fazla 3 kelimede bir "tamam mı" demesi feci bişey. eğer konuşan kendi değilse, karşıdakinin konuşmasının arasına girip "tamam mı" diyor. o derece!
geldiğimden beri istanbuldan aldığım öte beriyi giyiyorum. her biri iltfat topluyor. "1.5 yetale kreasyonu" diye ilan ettim kızlara. anacım 1.5 liraya alıp giyip de bakan gözlerde ışıltı görmek bi güzel ki anlatamam. sel de istanbul sana yaramış dedi 8)
sel diyince: mutfaktaki yazı tahtasına 4 yuvarlak çizip içine nokta koymuş, altına da bir sırıtan ağız şekli. dur bak şöyle bişey:

altına da
yolunu 4 gözle bekliyorum diye yazmış.
gördükçe sinirim bozuluyor gülüyorum.
ayıp olmasın diye silmediydim de,
ama çok korkunç yav, canavar gibi bişey 8)
dün akşam kardiş ve kısçe ile yemek yedik.
ilk misafirleri olduk yani.
gelin de yemek yiyelim diye çağırdılar.
babam, sel, kardiş, ben, kısçe.
rakı-balık yaptık.
evlerinde ilk yemek şerefine ve mutluluk daim olsun diye kadeh çarpıştırdık.
düğün dedikodusu yaptık.
vay beeee 8)) bu günleri de gördük ya..
şu 1.5 yetale kreasyonum var ya, bugün giydiğim şeyin yakasının içinden fil geçermiş. toparlayamıyorum. tamam bi omzu düşürdük ama sırt zaten bel çukuruma indi neredeyse. öf!
öğlen oldu gideyim de biraz kitap okuyayım bari. burada bi atraksiyon yok 8)
perma mı yaptısam ki? (biri perma yaptırmış burdan, kızceğize de hiç yakışmamış allah sizi inandırsın. zaten saç pek uzun değilmiş, hepten toparlanmış, rengi de pis ve yanık bi bakır. ama durup durup kendini seyrediyor cam yansımasında. o kendini seyrederken farkında olmayarak direk bana bakıyor ya, ben de onu seyrediyorum. demek ki beğenmiş yeni tipini. bu bile perma yaptırmış olmasını haklı çıkartır.)
sel'e sordum geçen, platin sarı yap, kestir dedi. manyak mı ne!
gideyim de üç lokma bişey yiyip, biraz da kitap okuyayım.
hiç çekinmem, muah diye öper giderim.
13:50
eklemesem olmaz 8)
çay almaya mutfağa gittim, mutfak kalabalık kenarda durdum biraz boşalsın diye.
bir çocukceğiz-ki kendisi herhalde 2 sene önce falandı bana gelip "söylemeden geçemiycem artık, 26 yaşındayım hayatımda sizin kadar güzel giyinen birini görmedim" deyü şahane bi iltifat etmişti.
çocukceğiz hayatında anasından başka bi beni mi gördü diye gıcık bir düşünceye kapılmamış, ne tip ortamlarda yetişmiş diye paranoya yapmamış, büyük bir memnuniyetle kabul etmiştim abartı iltifatını.
hah işte o çocuk.
beni kenarda beklerken görünce:
"harikasınız yine yalnız! geçen sene, bu sene, hep harikasınız her gün" dedi.
ah anam yaaaa... bu şimdi 28 de olmuştur. 8)
demek ki 1.5 yetale'lik siyah yazılı beyaz tuniğim
siyah taytım
siyah beyaz kalın halka bileziklerim
ve kıpkırmızı rujum
beni çıtır çocuklar liginde hayatta tutabiliyor
hahahaayy...
ama sel duymasın rica ediciim.
8)

10 Ağustos 2009 Pazartesi

istanbul

'daydım.
hiç anlatmıycam kimleri gördüm, kimlere sarıldım öptüm.
gören var göremeyen var diye 8)
ama kayıtlı olsun burda tarih.
08.08.09 cumartesi günü.
öyle ışıltılı gözlere baktım ki,
çoğaldım geldim.
çok öperim.

4 Ağustos 2009 Salı

mola

ay üf kaçıyorum ben biraz..
kardişle kısçe erdi muradına, biz çıktık kerevetine ya,
kerevet rahat geldi, oturduk kaldık farkındaysanız.
ne bi yazı, ne macera, ne bi olay, ne bi laf.
millet tatilini bitirdi geldi neredeyse biz daha hayal faslına bile geçemedik.
eeehh.
kaçıyom ben.
sel'i burda babama bırakıyorum emanet.
babamı da çerçey kızıma.
annemle ben kaçıyoruz azıcık.
zaten pazara dönücem.
öyle uzağa kaçmıyorum yani de...
olsun.

bilin diye 8)
öpiym bi de.

(giderayak kafiye de yaptım bak, kıymetimi bil.)