27 Mayıs 2010 Perşembe

kitap dediğin yorulur mu?

her yerden kitap alabilme potansiyelim var.
bu her yer içinde bilimum havalı kitapçılar,
internette kitapyurdu,
gittigidiyor gibi ikinci el satan yerler,
sahaflar,
ve hatta ayıptır söylemesi korsancılar da var.
zamanında kütüphanelerden almışlığım da olmuştu.
ama tüm bu kitap haşırneşirliği içinde hiç bir kitabın bana yorgunum diye dert yandığını duymadım, şahit olmadım.
dile gelemiyor olmalarının da payı var tabi bunda.
ama işte her neyse, hiç bi zaman yorgunum, vay nefesim kesildi, oram buram ağrıyor demez bu kitap milleti.
gel gelelim,
ikinci el jargonu mudur nedir,
gitti gidiyordan kitap ararken karşıma sürekli bu ifade çıkıyor:
kondisyonu iyi
kondisyonu kötü
yorgun!
hadi kondisyonu anladım
her ne kadar bana gayet fiziksel aktivite gücünü, dayanıklılığı falan çağrıştırsa da
nihayetinde durum manasında kullanılmasını mantıklı buluyorum
ama
yorgun ne kardeşim!!
eski diyince bozuluyor mu bu kitap denen şey.
yaşlı de o vakit.
ihtiyar de.
ne bileyim olgun de, bişey de...
ama yorgun niye diyorsun.
okunmanın kitap üstünde yorucu bir eylem olduğu mu ifade edilmeye çalışıyor?
kaç kişi okuduysa o kadar mı yoruluyor kitap?
sesli okununca daha mı yoruluyor misal?
yatık durduysa iyi de, kitaplıkta dik vaziyette kaldıysa mı takati tükeniyor?
yatakta bıraksan geceden, dinlenme şansı da yok ki bunun.
e yorgun ne o zaman?

yok valla anlamıyorum.
saygıdan mı, sevgiden mi, adetten mi bilmem ama
kitaba "yorgun" diyemiyorum.

not olamayacak kadar alakasız bir diğer konu:
böyle diz boyu, belleri sımsıkı oturan geniş eteklerin altına kabarık jüponlar giymek moda olsun. kat kat kabarık kabarık dursunlar. kırmızı rujlar sürelim, uzun kirpiklerimizi açıp kapatalım istiyorum. moda dünyasına seslenmek istiyorum burdan:
belim kalınlaşıp da, yanlarımda can simidi olmadan
yaşına başına uymuş mu hiç, cık cık cık diye kınanacak hale gelmeden
kırmızı ruj sürebiliyor, yüksek topuklu ayakkabı giyebiliyorken
yani henüz vakit varken
lütfen o modayı geri getirebilir misiniz?
hem düşük bel sayesinde iyice kalınlaşan bellere korse satmak yoluyla yeni bir tüketim ekonomisi de oluşur, bak iyi düşünün!

6 yorum:

Adsız dedi ki...

yıpranmış demek istiyolar..

yırtık pırtık değil de.. azıcık yıpranmış.. =9
ama türkçe bilmiyolar..

ben kırmızı rujdan yüksek topuktan yanayım ama jüponlu etek giyemem amannnn

atalet

.. dedi ki...

yok valla bu ifadeye alışamayacağım ataletim, kitap yorulmaz, bunu bilir bunu söylerim. eskir, yıpranır, hırpalanır, yorulmaz!
sen zaten ne giysen "kadın"sın be ataletim, etekti, jüpondu gerekmez ki sana 8)

uctemmuz dedi ki...

ilk kez duydum bu tanımlamayı. yazının sonuna dek anlayamadım, yıpranmış demekmiş. emekli olanları da vardır belkim, şaşırdım.
jüponlu eteeekkkk...siyah üstüne beyaz puantiyeli olsun burdacım.
bak şimdi hatıraları canlandırdın gözümde. işe başladığım ilk yıllarda, o zamanlar hanımlara pantolon yasağı var...o kadar çok cici tayyörüm vardı ki benim.:) bir de bahsettiğin trz puantiyeli eteklerim. minicik ceketler, altına çeşit çeşit etek alırdık annemle.:) minicik de bişeydim ve çoook zayıftım, yarım porsiyon Audrey Hepburn gibi dolaşırdım.:)))ay çok güzeldi ya.:) Allah iyiliğini versin, neler hatırlattın bana...:)

.. dedi ki...

ünsüümm.. nası seviniyorum seni görünce 8)
dimi ama, yakışır bize. bodur tavuk olduğumuzdan her daim piliciz biz. 8) giyeriz minik ceketler, puantiyeli etekler, evet.
o değil de Audrey Hepburn nasıl şahane bir kadındı yahu!!!

Adsız dedi ki...

http://www.archeosousmarine.net/images/arethusa_coiffure.jpg

bu mudur..

budur..

atalet

.. dedi ki...

hahay 8)) evet budur.. sıkı rüzgarda işe yarar 8)