7 Ocak 2010 Perşembe

yumru

geçmeyen bir yumru var boğazımda.
bir haftadır.
yutamadığım bir lokma gibi, gırtlağımda takılıp kalmış bir parça gibi, sıkışmış bir şey gibi duruyor.
sürekli yutkunuyorum, gitmiyor.
bardak bardak su içiyorum, geçmiyor.
öksürüyorum, nefes alıyorum derin derin...olmuyor.
bir haftadır boğazımın orta yerinde duruyor.
ne yapsam kurtulamadım,
elimi sokup tutup çıkartasım geliyor.

dün doktora gittim.
baktı, kontrol etti, kameralı çubuk soktu falan.
fiziksel bişey yok dedi.
sordu:
bi üzüntü falan yaşadınız mı yakında?
baktım.
gülümsedim.
evcil hayvanınız var mı? dedim.
güldü.
anladım, dedi. ben anlamam diye mi sordunuz?
kedi kızım 10 sene sonunda gitti dedim;
eğer tüylü, 4 bacaklı bi kızınız ya da oğlunuz varsa daha iyi anlardınız.
balık kuş falan beslemiştim ama kedim-köpeğim olmadı dedi.
kulaklarıma, burnuma, boğazıma falan soktu aletlerini.
boğazımı elledi, bastırdı, kontrol etti.
bi sürü şey sordu:
sigara?reflü?kronik rahatsızlık?astım?tiroid?genizakıntısı?şu bu...
hiçbiri yok.

yok dedi.
ama globus historikus mu ne, öyle bişey varmış.
psikolojik temellidir dedi, süregelen üzüntü, anksiyete durumlarında olur.
çok fazla üzülmeyin diycem ama, sanırım faydası olmayacak.
yine de geceleri yutarken almam için bir hap ve bir de sprey verdi.
1 hafta sonra geçmemiş olursa tekrar görüşelim diye de ekledi.

doktorun yanında baya uzun kaldım.
yeni seneye alışamama, tarihi yanlış yazma muhabbetiyle başlayıp
bir arkadaşının köpeği ile yaşadığı olaylara kadar epey "gereksiz" şey konuştuk.
samimi, hoş sohbet, ilgili, alakalı, genç bi doktor.
yazdığı iki kıytırık ilacı nasıl alacağım konusunda (!) danışmak isteyebilirim belki diye
aramaktan çekinmeyin, rahatça arayabilirsiniz de diyerek
cep telefonunu yazdığı bir kağıdı da verdi bana.
8)
geçmezse bu boğazımdaki yumru, beni tekrar görmeliymiş.
fazla duygusal birisiniz, çok ağlamayın olur mu? diyerek uğurladı beni.

içerde uzunca kaldığım için meraklanmış sel.
önemli bişey yok dedim.
sanırım çerçey şah damarıma yakın olmak istedi.

not:
hayır, tabi ki yakışıklı genç doktorun cep telefonunu verdiğinden bahsetmedim ona.
zira, bu yumru geçmezse yakında tekrar gitmem gerekecek.
e, bendeki his geçerken sel'de bir yumru oluşmasının da kimseye bi faydası yok.

5 yorum:

kumhavuzu dedi ki...

böyleyiz işte..
üzüntülerimizi ancak böyle şeylerle daha hafifletecebileceğimizi biliyoruz:)
öpiim bi

Adsız dedi ki...

kaaaaaaaaaaaaaaçç zamandır tanışıyor olmanın rahatlığıyla..
yapmadığım bir şey yapacağım.. saklambacımdan başka herkes gözlerini kapasın..
kapadınız mı.. kulakları da kapayın ..
hah tamam
saklambacım ya ..
manyakk diyeceğim sana.. yüzümde kocaman bir gülümseme ile.. çcouklara kullandığım bir beğeni artı şaşkınlık artı eğlenme durumu bu..

demek kaptın numarasını =P

ama bu nasıl bir önyargıdır..
doğru koymuş tanıyı çocuk
ben daha ikinci cümlede koydumdu..
olayları bilen olarak..
iki fıstırık ilaç da.. fıstırık filan değil..
biri Aile diğeri X ile mi başlıyolar..
yumru düşmanı onlar.. gereklidir de..

üff.. sel de valla istiyosa şişsin boğazdan..
sen bi an gülümsediysen eğer...
sarılıp da sıkıştırmayayım..
usulacık öpeyim..
atalet..

ps.. açık gözleri kulakları.. =P

.. dedi ki...

kumum, özlem azalmasa da üzüntüye mi alışılıyor ne? ne biliyim.
ataletimmm...8)
de bana, manyak de, ne dersen.
düşündüm de, evet sel de şişerse şişsin. yakışıklı doktor gözlerimin içine baka baka uzuun uzuun muhabbet etti işte benle. yetinmedi yazdı kağıda cep telefonunu, uzattı "çekinmeden arayın" diye 8)
gülümsetti valla beni.
ama sen daha çok gülümsetiyorsun.
ben sarılayım sana, sarılmadan yetmez bana 8)

Adsız dedi ki...

Canımmmmmmmmmm..
Fundan

üçtemmuz dedi ki...

a benim canımın içisi, ben seni çok seviyorum.