9 Haziran 2009 Salı

öğlen

sel geldi öğlen
reale gittik.
üç beş alınacak var
hem yemek yeriz falan diye.
neyse işte o değil mevzu.
sandviç yiyoruz bi yerde.
bi kadın geçiyor önümüzden.
ama nasıl aheste
nasıl havalı
nasıl her adımda "ben dünyanın en güzel...." diye diye.
dedim ki sel'e
bazı kadınların 'o kadar güzelim ki, beni gördüğünüzde yaşadığınız şaşkınlığı anlayışla karşılıyorum' ifadesiyle dolaşıyor olmaları ne komik.
hani? dedi.
hani!
yani bu muhabbetin sorusu "hani?" midir?
geçti gitti bi kadın az önce öyle bir ifadeyle dedim.
sustuk.
sandviçlerimizi yedik, içeceklerimizi içtik.
başka mevzulardan konuşuk.
5 dakika sonra sel
-şu mu? dedi
-ne?
-o kadın!

8)))))
ay adamceğizin aklı o kadında kalmış
yine aheste aheste ve salına salına yürümekle beraber diğer kadın kadar iddialı bir ifade taşımayan bir başka kadını gösteriyor.
yok beee dedim
ay geçti gitti o kadın, takıldın sen de ha. ne meraklıymışsın! zaten dikkat edersen güzel bir kadın demedim sana, kendini çok güzel zanneden bir kadındı dedim. tiftik saçlı kırıtık bişeydi 8)

ha, şimdi ben bu konuyu nereye bağlayacağım:
yani demem o ki ey nisa taifesi!
mevzu güzel olmak, çok güzel olmak, çok dikkat çekici olmak falan değil
kendinizi öyle olduğunuz konusunda ikna edebiliyorsanız iş bitmiştir.
te te büle
büleyken büle

alakasız not:
te te büle dedim de;
şu rumelide bi bitse de huzur bulsam artık yaaa!
gerizekalı vahide insanı diziden ayrıldı ayrılalı ettikleri canıma yetti valla
haftalardır ağlıyorum.
ne sadist senaryo yazarıymışsınız mübarek.
vahide öldü, ağlamaktan katılayazdım.
cenazesinde içim çıktı, gözüm pörtledi
mustafa perişan oldu kalbim didildi
yetmedi kamuş'u da öldürdünüz!
eşek'ten ne istediniz yav, o da mı diziden ayrılacaktı?
zaten geçen sezon süt ineciği vuruldu da kaç gün üzüntümden harap olmuştum.
hah, şimdi tam oldu, kamuş da öldü.
yazıklar olsun!!!!

6 yorum:

üçtemmuz dedi ki...

Canım benim...bu bütün "en" ler için geçerli olbilir mi? Yani kendinden başka herkesi çirkin, akılsız, ayarsız ya da ne bilyim olumsuz bi dolu sıfatla görmek.öyle algılamak. ama öyleyse bu çok fena.

çok zaman oldu hiç olduğumu anlamaya başlayalı. çok ızdıraplıydı itiraf ediyorum. kendimi en mütevazi hissettiğim zamanlarıma filan bakıyorum arada bir..."hay deli çocuk" deyip kendime gülüyorum.:)))

Çok düzgün bir semtte oturuyoruz, ona uygun davranmalıyım, eşim şurda çlışıyor böyle davranmalıyım, aaa geniş bir çevremiz var şunu yapmamalıyım...bunların ne komik olduğunu farketmeye başladığımdan beri rahatladım burdacım. Çok samimi bir itiraf bu.

Mesela "gülüm" demek belli bir seviyedeki insanlar için tuhaf algılanır. Dikkat ettin mi hiç? böyle yasaklı kelimeler, davranış biçimleri filan var.

Hele okumuş etmiş bir kadınsan filan durum daha da vahim. Hiç farkına varmadan bir prototip çiziyorlar önüne...sen sen olmaktan çıkıyorsun.

Israrla balkon yıkamaktan, yaprak sarmasının nefasetinden bahsetmem bundan dolayı benim.(2. itiraftı.)

Hayatta çocukların mutluluğundan, hepimizin sağlığından daha mühim bir şey yok. Sonrası...okumak, yazmak, paylaşmak bırak arkasından gelsin....elbet gelsin.

ama hiç bir kan bağım olmadığı halde İlker beni abacımmmm diye öpsün...dünyanın en zengin, en güzel, en bilge kişisi ben oluveriyorum.:)))

Özür dilerim...çok içimde birikmişti.:)))

Adsız dedi ki...

:))
böyledir erkekler diyecem olmayacak
geneleme yapacam o genellemeye sel'i de katacam hiç olmıyacak
ben en iyisi böyledir bazı kadınlar diyeyim :)

nota not:şu sevgilisi uğruna mekedonyadan vazgeçen kızı diyorsun hıı anladım, diziiyi seyretmiyorum ama magazinini de kaçırmıyorum :)

selamlar sevgiler keyifler

Hera

Adsız dedi ki...

kamuş da mı diiden ayrıldı yazdığın yerde.. kahvemi püskürttüm...
ama olmaz ki boğulacaktım....

evet..bildim ben..
bu hatunlardan her yerde var..
geldi gözümün önüne...

sel'e sevgiler..
önüne baksın dedi atalet sana dersin akşam..
öpsem de..
atalet..

.. dedi ki...

biliyor musun Ünsüm, öyle bir "kurtarılmış bölge" de çalışıyorum ki, buradaki insanların çoğu o dediğin prototipe teslim olmuş durumda. burası bir üniversite kampüsü. eğitim düzeyi yüksek insanların çalıştığı bir şirket, teknoloji meknoloji merkezi, sosyal seviye, statü falan filan.
burada insanlar çoğunlukla günlük yardımcılarına balkon yıkatıyorlar ve iş çıkışı da zaten o balkonda değil, bir kahve zincirinde dinleniyorlar. o kadar haklısın ki, öyle doğru bir tespit ki, kimse kimseye gülüm demiyor. ben bizzat çok yakınımda izliyorum kendini dünyanın "en"i sayan birinin tavırlarını. bir kadın değil, bir adam. kimi zaman sinir olsam da, düşününce üzülüyorum biliyor musun ünsüm. o kadar tek tip bir çevrede sürdürüyo rki varlığını, nasıl bir yoksulluk olduğunu anlaması mümkün değil. hani derler ya erkekler için askerlik farklı bir tecrübedir, başka türlü tanıyamayacağın kültürde, tipte insanlarla yaşarsın diye, bu bahsettiğim arkadaş onu da bedelli bir ay yaptığından, o şansı da kaybetmiş.
bu bir örnek sadece, kadınlı erkekli öyle çoklar ki.
ses tonları bile, vurguları bile formülüze edilmiş nerdeyse.
ay neyse, bana da bir dokun, bin ah işit..
diyeceğim özetle şu ki gülüm, biz zenginiz. şükür ki öyle.
seviyorum seni.

.. dedi ki...

hera, evet onu diyorum. sevgilimle vakit geçiremiyorum diye diziden ayrıldı. 8)
genelleme yapmadan da olmuyor ki yahu, böyle valla erkek milleti. hiç çekinme kat Sel'i de içine 8)
çok genel bir profil olamasa da kendisi, güzel kadın diyince dikkat dağılıyor 8)

.. dedi ki...

ataletimm,
sorma ben çok severdim rahmetli kamuş'u. boncuk diye bi dişi eşeğe aşık olup da evden kaçtıydı da, pek içlenmiştim. dizi başından beri favorilerimdendi. pisi pisine gitti heyvancık 8(
tamam akşam Sel'e söyliycem. ne olduğunu anlamayacak ama, söyliycem ben 8)) hahhaaa.. düşünsün.