5 Mayıs 2009 Salı

gittimdi-geldimdi-falandı-filandı...

döndüm pazar gece.
gönül isterki aman şöyle gezdim, şuraları buraları gördüm, denize de girdim, güneşe de yaydım diyebileyim.
ama,
vakit ancak alışverişe yetti be anacım.
alışveriş dediğim de süs alışverişi.
abiye mabiye...
malum kardiş evlenecek ya.
ne giycez sorusuna cevap bulmak lazım.
annem geçenlerde almış kendi tuvaletini.
aman bi güzel ki.
biz de bakaciz aynı çarşıya allahın emri.
e gittiğim ilk gün-cuma- çarşı dolaştık.
boşa da gitmedi hani, fundamın kıyafetini aldık.
yok söylemem rengini 8)
bi güzel bi güzel.
gecikmeden yetiştik eve, annanenin çay saatine.
e yemek falan derken,
gece hiç uyumadan yol gelen şahsımın pili bitti tabi.
uyudum.
'tatilin ikinci günü' kod adlı cumartesi günü ise meşhur sosteye pazarına yollandık.
o tezgah senin, bu tezgah benim, onu al, bunu boşver, onu karıştır, buna bak derken neredeyse akşam oldu.
yaklaşan anneler günü için anneneye süpper ötesi bir hediye alımı da halloluncaaaa....
artık eve gitme vakti geliyordu.
da,
e ben ne giycem yaaaa...
eve dönmeden önce bir kaç mağaza bakınalım dedik.
iyi de ettik.
bir önceki gün dolaştığımız onlarca abiye mağazasında üzerime deneyecek kıyafet bile bulamayan ben, bir mağazada ilk denediğim kıyafeti aldık!
bi ayakkabı almak için bir mevsim dolanıp, sonra mevsimi geçti diye ayakkabıyı alamayan benim gibi kararsız ve zor beğenen biri için mucize sayılır bu.
ama oldu işte.
annemle aynı renk değil,
fundamla aynı renk değil,
siyah değil, beyaz değil,
desenli değil
küçük değil, büyük değil
daha ne olsun.
beyaz konusuna özellikle değinmem lazım.
nedir bu kırık beyaz abiye çılgınlığı.
hani neredeyse gelinlik mübarekler.
giysen, gelin kim karıştırılır uzaktan, öyle.
biz o renklerden özellikle kaçarken, fundamın elbise denediği bir yerde kadının biri kar beyaz giyinmiş bakınıyordu aynaya. yabancı gözünden fikir almak istedi herhalde, sordu annemlere nasıl diye. laf aramızda bir elbise de bir kadına ancak bu kadar yakışmaz. neyse. beğenmiş giymiş. fundam da şaka yollu "ama gelinden izin almanız lazım, beyaz diye" dedi. hatun bir kibirle cevap verdi "ben görümceyim, giyerim". anam anam dedim. biri kızceğizi kenara çeksin, vazgeçirsin bu evlilikten 8) kadın yolar kızı iki gün sonra.
neyse efem, şahsım da görümce (ay ne uyuz bi laaaaafffff..ıyh) olduğum için (hakketten ha! görümceyim.) gayetle havalı, böyle ben diyim düşeş elbisesi, siz deyin kontes elbisesi gibi bi şahane elbise aldık. biraz eski zaman havasında.
ilk giydiğim elbise, inanasım yok valla.
neysss...
annaneden nerde kaldınız fırçası yememek için koştura koştura eve dönerken de herşey bir milyon diye bağıran bir yerden ayaküstü 2 pantolon 1 elbise aldık.
şaşırma okuyucuların bidenesi.. valla toplam 3 milyona 2 pantul, 1 kot elbise aldık.
3 parça alıyoruz biraz indirim yapın diye teklif ettiyse de annem 8)))
adam onca kıyafete 50 kuruş indirim yapmadı 8))))
ay şaka gibi valla.
dur tekrarlıyım.
bir adet askılı streç kot elbise
bir adet beyaz pantolon
bir adet açık gri pantolon
toplam 3 yetale.
e hi 8))

üf ne başı sonu belirsiz bi yazı oldu bu, bütünlük sağlayamıyorum.
sonracığıma eve geldik.
ay annene hediyeye ne diyecek bi meraktayız.
zira baştan itiraz edecek belli "daha neler" diyecek ama,
için için de sevinecek.
annemle fundam "bişey aldık, hayatta aklına gelmez" diye diye meraklandırdıkları kadınceğize sonunda hediyeyi gösterdiler.
yok artık dedi annanem, hayatta olmaz, elalemi güldürecek misiniz bana?
ama annene bu, ne kadar belli etmiyorum zannetse de saçına başına, görünümüne pek önem verir.
kısa, mazbut bir sarı, çok doğal bir model, şahane bir peruk!
saç fakiri olmaktan muzdarip annane, itirazlarına rağmen, peruğu kafasına takar takmaz bakışları değişti 8)
ama allahı var, bir peruk bu kadar mı ben peruk değilim der.
hani 2 gün üst üste taksa, ben hakiki sanıcam.
velhasıl fazla itiraz edemedi.
annem, fundam, babam ve ben de o kadar ısrarcı olduk ki çok doğal olduğu konusunda, istemem yan cebime koy tavrı kısa sürdü 8)
yemekti, laftı, sohbeti derken, tüm gün dolaşmaktan yorgun düşmüş bendeniz yine uykunun kollarına teslim oldum.
eeee....
pazar günü zaten dönüyorum
akşama bilet de bulamayıp, mecburen öğlene aldığımız için, zaten bitti gitti zaman.
üfleye püfleye döndüm.
allahtan yanım müsaitti.
afyona kadar bir kızceğizin işgal ettiğigi yan koltuk, afyon sonrası bana hizmet etti.
zaten, kızceğiz otursa bile razıydım.
niye diyeceksin.
ona da kısaca değineyim: (çok mu uzattım ne, istersen sonra oku devamını)
şimdi ben antalyaya giderken,
otobüse bi geldik ki, benim koltukta çoluklu çocuklu bi aile.
sevimsiz bi kadın, uyuz bi adam, gıcıklıkta derece yapmış bi kız bebe.
ee benim bu koltuk dedim.
adam kalktı, kadın ve gıcık bebesi yan koltuğa kaydı.
anam! yani ben bu gıcık bebeyle mi gidicem yolu!
gözüm döndü arkadaş.
hayır zaten çocuk sevmem.
bi de bu 6 yaşlarında falan üstünden gıcıklık akan, çok bilmiş, sevimsiz, tipsiz (tövbeee), elinde pis bi çıngıraklı tekerlekli oyuncak taşıyan bi şey.
allahım sen yardım et dedim.
otobüsün kalkmasına vakit var, aşağı indim.
sel korkuyla bakıyor.
döverim ben bunu. valla olay çıkartırım yolda, bitmez bu yol dedim.
sakin ol, sakin ol, aman sakın, nolur söylenme diyor sel.
benim içim kabarmış.
olacak gibi değil.
dedim ya sevmem çocuk.
yan koltuktaki sevimsiz bebeyi de öyle sanıyorum ki anasından başka kimse sevmez.
boşa değil anasıyla babasıyla bile yan yana oturmuyor otobüste.
baba başka koltuğa kaçmış!
hasbinallaaahhhhh..
bindim otobüse bir surat.
bebe annesiyle aramıza oturmaya çalışıyor, milim kıpırdamıyorum.
yüzümde nemrut bir ifade.
siz bilmezsiniz, canım sıkılıp moralim bozulup sinirlenince,
çok pis bakarım ben.
anne yaa, anne yaaa diye mızırdayan, elindeki tekerlekli çıngıraklı şeyi sürekli oynatıp duran, yanıma yerleşmeye çalışan bebenin sevimsiz sıfatına da nasıl bir ifadeyle baktıysam artık
annesi söz aldı:
kızım ablayı rahatsız etme, ay kusura bakmayın çok da rahatsız eder bu!
bak bak bak...
bi de baştan yerini yapıyor, çok rahatsız edermiş.
içine şeytan girmiş bir suratla baktım önce kadına sonra kızına:
"ama biraz sonra uyur herhalde, değil mi"
o nasıl bir ses tonu, ben kendimden korktum.
otobüs hareket edecek az sonra, sel camın dibinde acıklı acıklı bana bakıyor.
kesin dua ediyor maraza çıkmadan sağ salim ineyim otobüsten diye.
derken,
derkeeenn..
allah tarafından bir melek göründü.
böyle zayıfça, uzun saçlı, genç, kibar bir kızceğiz.
yanında da muavin.
muavin yanımdaki sevimsiz iki sıfata bakıp demesin mi:
"hanımefendi yer ayarladık, siz şu koltuğa eşinizle beraber geçin, çocukla rahat edin"
allahım mucize.
biri o an bana süper lotodan büyük ikramiye çıktığını haber verse, ancak bu kadar sevinirdim.
gözlerim parladı.
ağzım kulaklarımla fiyonk oldu.
kıza sarılasım, muavini öpesim var.
benle birlik, sel de aşağıdan sevinç gözyaşları döküyor.
gözlerimiz buluştu mutluluk köprüsü oluştu!
şükür allahıma!
yanımdaki sevimsiz sıfatlı mızıldak bebeyle anası kalkıp 2 koltuk arkaya geçtiler babalarıyla birlikte.
kızceğiz yanıma oturdu.
daha ne isterim.

işte böyleyken böyle sevgili ilgililer.
kısaca değineyim deyip sizi kandırarak satırlardır yazdığım bu açıklamayı da bitirince, huzurunuzdan çekiliyorum.
zaten nerden girdim çıktım konuya, ne dedim ben bile unuttum.

ankaraya döndüm, çerçey kızıma ve sel kocama kavuştum.
yokluğumda sel ile aşk yaşayan çerçey gelmemden mutlu oldu mu bilmem ama sel kişisi pek sevindi. kokular sürmüş gelmiş beni karşılamaya, mis gibiydi.

satırlarıma burada son verirken bu akşamın hıdırellez olduğunu hatırlatmayı da borç bilirim.
gereken neyse yapılsın, balkona bırakılsın.
hadi bakiym.

15 yorum:

üçtemmuz dedi ki...

peki ama elbise ne renkkkk...:)))
ya 2 gün okumasam özlüyorum yazılarını. ama öyle çocuk sevmem çocuk sevmem deyip durma, seviyorsun biliyorum.
canım benim.:)

.. dedi ki...

hahayy.. bilmece gibi olmuş hakikaten ünsüm, siyah değil beyaz değil, kırmızı değil, mor değil, bej değil desenli değil.. bil bakalım bu nedir?
ama o çocuğu hakikaten dövesim geldi be ünsüm. gıcık bebe!

alpernatif dedi ki...

3 ytl deyip geçmeyin saklananbacı hanım

zamanında biz 25 kuruşa bir simit bir de üçgen kutulu meyve suyu alırdık

ha üzerinden 33 sene geçti ayrı :D

.. dedi ki...

vaktiyle yumurtanın kırkı 1 paraymış.
40 para mı bir kuruştu?

likelife dedi ki...

ben de hem çocukları sevmem hem alışverişi..

yani yepyeni ve cici şeyler alıp giymeyi severim tabii ama bunlar için emek harcamayı,
zaman harcamayı,
kabinlerde giy-çıkar yapıp kasa kuyruklarında beklemeyi sevmem..

neyse bitirmişsin en azından..:))

.. dedi ki...

aslında ben alışverişi, dolaşmayı, kurcalamayı falan severim. itirazım yok da... genelde bulamam ki istediğim kriterleri. 8)
ama çocuk. hele sevimsiz çocuk!
ıyh.

kumhavuzu dedi ki...

:)
geçenlerde Alamanya dönüşü.Uçakta yerimi buldum oturdum
az sonra bi adam geldi..
abi bir koku
Almanlar biri bir haftadır duş görmemiş diyerek gülüştüler
ve o adam benim yanımdaki koltuğa oturdu..
Hostesler..durumu anladılar..zira anlamamak mümkün değil..
uçak kalktığında ben 3-5 sıra arkaya gittim..şansıma boştu uçak..ya dolu olaydı düşünmek bile istemiyorum.
Hostesler sürekli kokulu spreyler sıktılar koridor boyunca
inerken..koku adamın ardından gidiyordu..tamam onun şanssızlığı..hastalık büyük olasılık ama..düşün 3 saat yolculuk..
görevlilerin bu konularda hassasiyet göstermeleri şık oluyor:)
bir İzmir dönüşüde otobüste..koltuuma bi gittim
yanımdaki teyzeden bana yer kalmamış koltuğumda:D
e bende ufak tefek değilimki..kadın bide demezmi belki zayıf biri gelir diye düşündüm diye:D
oradada görevliler ..yer boşalır boşalmaz almışlardı beni..ohh yayaıla yayıla gelmiştim:)
ay iyiki bi yorum yazcaktım ..m)

hoşgeldin sefalar getirdin:)

neyse..

.. dedi ki...

çok zor be kumum. zor valla.
ben de bi kere, daha öğrenciydim, yarım koltukta gitmiştim. 1.5 koltukta 170 kilo falan bi teyze vardı. ben de 45 kilo zayıfcacık bişeyim. teyze rahat rahat yayıldıydı bu kız çocuğu zaten zayıf diye. ama zayıf mayıf nihayetinde bir koltuk parası vermiştim yahu!! 8)

Adsız dedi ki...

benle birlik, sel de aşağıdan sevinç gözyaşları döküyor.
gözlerimiz buluştu mutluluk köprüsü oluştu!

hahahaha.. bu kadar net anlatılır..
anlatılabilir ancak..
nası bişi bu..=9

yetenek tabi.. evet.. doğal yetenek..
hoş geldin..
bi gün görmesem özlyorum ben de..
=)
sevgiyle kucaklar bi de utanmadan öperimmm=9
atalet

Adsız dedi ki...

sarı mı???? elbise yani...
atalet..

.. dedi ki...

ataletimmm 8))
bi şımardım senden övgüyü kapınca, görme! öp evet, kucakla hı hı...
yok sarı değil. bronz gibi sanki, yanar döner mi ne. bakırlı, doreli mi öyle bişey gibi. aldık bıraktık elbiseyi orda, getiremedim, unuttum ben bile 8))

kayipsimurg dedi ki...

Antalyadan geçen yaz 50 kuruşa aldığım bir bluzum var benim de:)Nasıl beceriyorlar o paraya satmayı hala anlamış değilim... şey diycem fundasına da bişii almadın mı sanki yarın onun günü de :)

.. dedi ki...

anlaşılır gibi değil ki.
fundamın yaşgünü bugün evet. 1 mayıs yerine 8 mayıs bayram olaydı, ne vardı!

üçtemmuz dedi ki...

heyyyyyyyyyyyyyyyy.seni seviyorum...gece vakti söyleyivereyim dedim.:)
hemen Funda'ma koşuyorum.:)

kayipsimurg dedi ki...

Nerelerdesin sen....